Afi Can

Yabancılaşma 

Afi Can

  • 531

"Kendinde çağını aşmayı arzulayan insanlık, çağından bağımsız olmayıda becerebilmeli…"

İnsanların gönül tarlalarında marabalık etmeyi, kendi adıma oldukça faydalı bir uğraş sayıyorum. 

İtiraf etmeliyim ki, sevdiklerimin, sözüme kıymet veren yakınlarımın, gönül tarlalarında çalışmayı, ayrı bir seviyorum. Budama , çapalama gibi özen isteyen işleri yapabildiğim gibi faydasız ve zararlı olan yabani otları da söküp atabilme imkanı insana ayrı bir haz veriyor. Aldığım hazla işin zahmetini kıyaslayacak olursak oldukça meşakkatli bir uğraş olduğu kesindir. Bir çok anne baba bu işin güçlüğü iyi bilir. 

Gönül tarlalarında çalışmama razı olan dostlarım da var. Dostlarımın gönül bağında bir kaç işaretleme ile budamanın nasıl ve hangi fikirlere, inançlara yapılması gerektiğini söyleyebilme olanağına nail olmak beni çoğu zaman mutlu ediyor. Ama bir vazife gibi üzerime bırakıldığında, aynı mutluluğu yaşayamadığımı belirtmek isterim. 

Fikir alışverişi her zaman için faydalıdır. Benimseyip benimsememiz önemli değildir. İnsanın kendi hasatı olan fikirlerini olgunlaştırabilmesi için güçlü birer gübredirler. 

Yeteri kadar tanımadığım bizim yabancı dediğimiz insanların gönül bağında ise, iki elimi arkada bağlayarak, ağzımı da sımsıkı kapatarak dolanıyorum. Ola ki gönül tarlalarında özenle yetiştirdikleri ekinlerine zarar vereceğim hissine kapılmasınlar diye.. Beğenmediğim bir ekin de olsa, nezaketen “çok güzelmiş” diyorum ve bana lazım olanı edinerek ayrılıyorum gönül bağlarından, buna oldukça özen gösteriyorum, çünkü aksi bir hareket günümüzde insanlara bir hakaret, hor görme veyahut aşağı görme gibi anlaşılıp, kolaylıkla savaş sebebi sayılabiliyor . Bunun yanında, eğer yabancının ekinlerine dikkatlice bakarsanız ya da biraz aşırı ilgi gösterirseniz, sanki bir beklenti içindeymişsiniz hissine kapılabiliyorlar, o yüzden gezintim boyunca ellerimin arkada sımsıkı bağlı olduğundan ve ne kadar merak etsem de, ilgimi çekse de, bir şeyin üzerinde fazla durmadığımdan emin olurum. 

Nihayetinde bir yabancının tarlasını ziyaret ederken böylesi sakat durumlara meal vermemek en faydalı tutumdur diye düşünüyorum. 

Bir yabancının gönül tarlasında sadece onun gösterdiği yerlerde, belirttiği şekillerde çalışabilirsiniz. Kendi başımıza buyruk davranamazsınız. Bu tutumlarında insanlar haklıdırlar, hiç kimse bir yabancı tarafından gönlünün talan edilmesini istemez. 

Ama bu konuda kafamı kurcalayan, yerine tam oturmayan bir takım düşüncelerim var. 

Mesela, bir konuda ki haklılığımız onun sağlam temellere dayandığını göstermek için tek başına yeterli midir? Bu haklılığımızın üzerinde yükseldiği zeminin çürük ya da kaygan olmadığını nasıl anlayabiliriz?

Kavga gürültü çıkarmak değil amacım, müsaade buyurursanız sakince kuşkularımı sizlerle paylaşmak istiyorum. 

Böyle bir çabaya niçin gereksinim duyduğumu sorarsanız şöyle açıklayabilirim size;

İnsan çevresine çeki düzen vermeye istekli olduğu kadar kendine çeki düzen verme konusunda (da) gayretli olmalı diye düşündüğüm için bu konuyu açma ihtiyacı hissettim. Eleştirilerimi lütfen şahsınıza ya da düşüncelerinize yapılmış bir saldırı olarak algılamayın, her birinizin tarlalarında ki ekinlere özenle baktığınızın farkındayım. Amacım onlara zarar vermek, ya da yargılamak değil. Sadece hepinizin huzurun da kendi özeleştirimi yapmak niyetindeyim.

Bu yaşıma kadar gönül tarlamı ziyaret etmek isteyen kimselere bilet kesmedim. GBT' sine bakmadım, yer göstermedim, yer ayırmadım. Kendimce sakladığım öteberilerim elbette var. İnkar etmenin lüzumu yok. Ama genel olarak ziyaretçilerimin kendilerini rahat hissetmeleri için elimden geleni yaptım. Herkes gönlünce gezindi, bakındı, çıkıp gitti. Bazıları geri geldi. Bazıları bir daha hiç uğramadı. 

Gönül tarlasına yabancıları kabul etmeyen ya da bir takım şartlar öne süren kimseleri de hiç yadırgamadım. Bu durumu, 21. yüzyılı, diğer geride kalmış çağlardan ayıran bir veba olarak gördüm. İnsanların tanımadıkları ya da yeni tanıdıkları insanlara kötü kimselermiş, fenalık etmeye müsait insanlarmış gibi algılamalarına, onlara potansiyel birer suçluymuş gibi davranmalarına ve kendilerine göre saldırı-savunma mekanizmaları geliştirmelerine, içinde yaşadığımız kapital dünyanın vahşiliğine baktığımda pek şaşırmadığımı açık yüreklilikle belirtmek isterim.

Şüphesiz değişen ve gelişen dünya karşısında insan birey olarak giderek savunmasızlaşıyor ve suistimale daha açık hale geliyor. Bu da insanları içine kapanmaya, kendi dünyalarında yaşamaya itiyor. Bunu gelecek adına oldukça tehlikeli buluyorum. Çünkü insan dünyaya yabancılaştığı ölçüde değil, kendine yabancılaştığı ölçüde ilerleme kaydedebilir. Diğer türlüsü dön baba dönelim boyutunda kalacaktır. Demek istediğim, anlayabildiğimiz şeyler bizi bildiğimiz bir yere götürür, esas bizi bir yere götürecek olan bilmediğimiz, anlayamadığımız şeylerdir diye düşünüyorum. Nihayetinde hepimizin çevresinde on parmak klavye kullanamayan bir çok yetişkinin olduğu gibi karıncaya bile uzak sahra çöllerinden gelmiş vahşi bir hayvan gibi bakan çocuklarında sayısı azımsanmayacak kadar çok. O halde, kendinde çağını aşmayı arzulayan insanlık, çağından bağımsız olmayıda becerebilmeli ve  geleceğe oryantasyonunu yeniden gözden geçirmeli.. Hepinize iyi günler dilerim. Sağlıcakla kalın, sevgiyle kalın, kitapla kalın ve olabildiğince kendinize yabancılaşın.....

Yazarın Diğer Yazıları