Beni bilen bilir, Türkçüyüm. Bu duruşumdan da tavizim yoktur. Şu gerçeği unutmamak gerekir, Türk'e verilecek en büyük zararlardan birisi onun yurt dışına çıkmasını engellemektir. Tarih boyunca da korkak, despot, baskıcı yöneticiler Türklerin yurt dışına çıkmasını engellemeye çalışmıştır. Ya da bu baskıları yüzünden yurt dışına kaçmalarına neden olmuştur.
İşin ilginci, bizim modern dünyayı yakalamamız da yurt dışına giden/kaçan türkler sayesinde oldu. Örneğin Namık Kemal'lerin ya da Enver paşa'nın ya da Mehmet Akif'in avrupa'yı/avrupalıları görüp de yaşadığı şok inanılmazdı.
Biz adamların en az 300 yıl gerisindeydik. Bunu kendi gözleriyle gördükleri için o Mehmet Akif gibi ideoloji olarak muhafazakar aydınlar dahi müthiş bir yenilikçilik düşüncesi içine girmişlerdi.
Bu yüzden bugün benim elimde imkan olsa ilk iş, lise çağındaki tüm gençlerin lise eğitimleri boyunca en az bir yaz dönemi içinde mutlaka devlet desteğiyle yurt dışına gönderilmelerini sağlardım.
Avrupa gören bir Türk liselisinin memlekete dönünce yaşayacağı şoku siz düşünün.
Heh işte hiçbir yönetici bunu istemeyecektir. Etin kilosunun üç otuz para olduğunu, iyi bir arabanın birkaç hafta çalışmayla alınacağını, vergi adı altında saçma sapan haraçların olmadığını gören Türk bunları kendi ülkesinde de istemeyecek mi, elbet isteyecek. ona göre siyasilere hesap sormayacak mı önüne sandık geldiğinde, elbet soracak.
Bu yüzden yurt dışına çıkmayı desteklemeyen her sözün karşısındayım. hepsine de hadi oradan diyorum.
Yazdıklarımı bilen bilir, benim dünya görüşüme en yakın siyasi lider şu an Ümit Özdağ ama bu son açıklaması benim için üç oldu ve artık canımı sıkmaya başladı.
Ümit Özdağ'ın benim onaylamadığım, hatta doğrudan karşısında olduğum üç görüşü var:
1- bireysel silahlanma karşıtlığı
Bu ülkede temiz Türklerin silahlanmasını engelleyen hiç kimsenin iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. tüm zenginler ve kanunsuzlar cayır cayır silahlanırken bir tek garibim temiz Türk'ün kendini savunacak silahı yok. bunu savunan ya saftır ya iyi niyetli değildir.
2- sokak köpeği savunuculuğu
Bunun zaten akla, mantığa sığan yeri yok.
Şehirler doğal ortamlar değildir. Dünyada kendi kendine oluşan şehir diye bir yapı yoktur. İnsan eliyle, yapay olarak oluşturulur. Şehirlerin oluşmasının amacı insanın doğa içinde ve diğer tehditlere karşı en güvenli yaşam alanını elde etme çabasıdır. Sokak hayvanı ise doğrudan bu amacın karşısında kalıyor. Sokaklarda güven için dolaşılamıyorsa orada huzur yoktur. O zaman şehirleşme de yok demektir. Orası yabandır. Lafa gelince "avrupa'da yaya görünce herkes duruyor" demesini biliyorsunuz. E bunun amacı güvenlik işte. Şehir demek güvenli ortam demektir. Aksi hayvan sevgisi adı altında insan düşmanlığıdır. Öyleyse şehirlerde sokak hayvanı gibi şeylerin yeri yoktur.
Zaten köpekler de kurtların insan müdahalesiyle, yine insanın işini görmesi için evcilleştirilmiş halidir. Bu yüzden köpek bakmak isteyen onu evinde bakacak. Bu kadar basit.
3- Tatilini ülkende yap saçmalığı
Zaten bununla ilgili görüşümü başta paylaştım. Şunları da ekleyeyim. Ne acıdır ki ülkemiz Türkiye on yıllardır Türklerin cezalandırıldığı yer haline getirilmiştir. Ücretsiz olması gereken her şey ücretli, ücretli olduğu yetmezmiş gibi de pahalıdır. İhtiyaçlar hiyerarşisinde temelde bulunan her şey değerinin üç beş katı parayla ulaşılır hale getirilmiştir. Başkasının ödemediği elektriğin parasının faturasını ödeyen temiz vatandaşa yüklendiği akıl almaz bir delilik normalleştirilmiştir. Ağır vergiler verdiğin ülkende sağlık için, eğitim için dahi tekrardan özele gidip ayrıca paralar dökmen gerekir.
Milliyetçi işte bunlara karşı olur. Bunların sağlanamadığı yerde insanların psikolojik sağlıklarını korumak için üç gün soluklanacağı tatillere göz dikmek en hafif tabirle onu anlamamak demektir.
Türk ulusunun böyle temel dertleri çözülmemişken akıl sağlığını korumak için yaptığı küçük etkinliklere laf uzatmak, oradan hamasi söylemlerde bulunmak ayıptır.
Ulusunuzu tanımadan, anlamadan milliyetçi olamazsınız. Ümit Özdağ'ı severim, sayarım ama atalarımız "bir hatır, iki hatır, üçüncüye vur yatır" demişler.
Bu son açıklaması benim için üçüncü fiyasko oldu. Yarın seçim sandığı geldiğinde görüşlerime en uygun siyasetçi yine kendisi olursa yine oy veririm ama aynı görüşlerde olup şu üç maddeden en az birinde benim gibi düşünen biri çıkarsa oyumu ona veririm.
Artık kendi ülkemizde mülteci gibi yaşamak, ecnebiye kapıkulluğu yapmak istemiyorum.
Herkese keyifli haftalar dilerim.
Sevgiyle kalın sağlıcakla kalın….