Afi Can

Siyaset Sektörü

Afi Can

  • 711

Bu hafta oldukça yoğun bir gündeme maruz kaldık. Ekonomik çıkmazlar, siyasi çatışmalar ve
sosyal bunalımlarımızın yanında şehit haberleri eşlik etti hayatlarımıza…
Artık neye endişeleneceğimizi bilemez haldeyiz. Öyle ki çocuklarımızın eğitimini dahi yeteri
kadar düşünemiyoruz. Bir çoğumuz kentlerin soğuk çehresi içerisinde yaşama tutunmaya,
kafalarımızı suyun üzerinde tutmaya çabalıyoruz.
Peki yaşadığımız bu zorlukların sorumlusu kim olabilir?
Dört yılda bir defa oy atarak ülkeyi yönettiğini zanneden biz vatandaşlar olamayız sanırım.
O zaman geriye tek bir kurum kalıyor.
Siyaset!
Siyaset işte tam da bu nokta da hayatımızda zorla işgal ettiği alanları reddediyor. Olanlarla
ve olmakta olanlarla kendisini zerre kadar bağdaştırmıyor. Kötü şeylerin hepsinin müsebbibi
olarak yine bizleri göstermekten çekinmiyor. Ne diyelim misafirin arsızı ev sahibini ağırlarmış.
Biraz bu işi ciddiye almalıyız. Dört yıl azımsanacak bir zaman dilimi değil.
Peki neden?
Çünkü, siyaset içerik olarak değilse de biçim olarak bu zamana kadar eşi görülmemiş bir
sınar ihlali yaşamaktadır.
Öyle ki siyaset, Tanrıların sözcülüğüne, kralların ve padişahların kudretine, demokrasinin
tüm nimetlerine sahip olmuş haldedir.
Siyaset ne değildir?
Siyaset, insanların tanrı ile bağlarını yeniden kurması için geliştirilmiş bir mekanizma değildir.
Siyaset, yozlaşmış, çürümüş, yolsuzluk ve suça batmış kimselerin kendilerine kaçış alanı
oluşturabileceği cinai bir şebeke hiç değildir.
Ekmeğini topraktan çıkarmak zorunda kalmamış, sanayilerde çalışmamış “siyasetçilerin,
zenginlerin”, sizlerden değilim, ama sizler için çalışıyorum, diye tercüme edebileceğimiz bir
kendini kandırma ruh haliyle kendilerini davet ettikleri “egzotik” bir dünya değildir.
Kendi çocuklarını züppelik, hoppalık ve haydutluk yapmasın diye yerleştirebilecekleri kurum
değildir.
Siyaset, siyasetçilerin eş, dost, akraba ve sempatizanlarının iş bulabileceği işçi bulma
kurumu değildir.
Bu tür eylemler sanayileşmiş dünyanın doruk noktasının pek uzağında kalan toplumumuzu,
yorgun , bitkin, politik güç dengelerini kollamakta zorlanan bir durumda gösterdiği gibi
halkımızda da yaygın bir huzursuzluk halini “yozlaşmışlık/çürümüşlük” duygusunu artırıp
durmaktadır.
Siyaset, toplumların sığınma alanlarıdır. İnsanların ve diğer toplumların birbirleri ile olan
bağlarını faydalı biçimde düzenlemek asli vazifesidir.
Günümüz de siyaset sığınma alanı olmaktan çıkmış bir kaçış alanı haline gelmiştir.
Siyasetçiler, üçkağıtçılar, dolandırıcılar, katiller, yalancılar, hatta vatan hainlerinin, din
düşmanlarının bile sorumluluktan kaçış alanı olmuştur.
Masum halkın elinden sığınabileceği tek kurumu alarak işlevsiz hale getirmenin, tahrip
etmenin, yakın ya da uzak gelecekte yıkıcı sonuçları olacaktır. Lütfen bu gerçeğin farkında
olalım.
Sevgiyle kalın,sağlıcakla kalın

Yazarın Diğer Yazıları