Afi Can

MİLLET SİCİLİ

Afi Can

  • 827

Erkeğiyle kadınıyla bütün Türkler sanki dünyaya yalnızca asker olmak için gelmişlerdir. Asker anne- babalardan doğarlar, askerlerle  birlikte büyürler, askerlik yapmayı öğrenirler ve sonunda önüne gelene çatacak hale gelmiş birer asker olurlar. Savaşma isteği ve cesurluk, ancak ölünce vazgeçebilecekleri bir alışkanlık haline gelir.

Aptal bir Türk erkeği olmadığı gibi ahmak bir Türk kadını da yoktur.

Türkler katıldıkları savaşları kazandıkları için akılarını her daim çalıştırırlar ve hiç bir zaman paslanmasına izin vermezler. Sesini çıkarmadan duran ve budala gibi görünen  bir Türk insanı dahi bir senede öğrenilecek şeyi kolaylıkla bir saate öğrenebilir.

Savaşan bir Türk’ü savaş meydanında görmek izleyende hayranlık uyandırır. Düşmanda yılgınlık yaratır. Kazanma ümidini kaybeden düşman canı pahasına er meydanından uzaklaşmak ister. Ama Türk insanın askerlikte ki bu su katılmamış saf hünerlerini sosyal hayatta gösteremediğini de, kendisine dürüst olabilen kimseler hemencecik söyleyebilecektir.

İnsanların yapmacık nezaketlerinin altında sahici bir samimiyet aramamayı pek kolay olmayan yollardan öğrenmiştir Türk İnsanı…

Kenara para istiflemeyi diğer milletler gibi beceremezler, İngilizlerin ve Yahudilerin ticari başarılarını tarih boyunca gösterememişlerdir. İstediklerini satın alamamışlardır. Türkler sanılanın aksine atalarının eski kıyafetlerini kutsal emanetler gibi saklamazlar. Evet, muhafazakârlardır ama kelimenin en geniş manasında, geçmişi arzulamazlar ama geleceği de iple çekmezler, ağır ağır gerçekleşen bir değişimden yanadırlar. Zamanın getirdiklerine ve götürdüklerine karşı temkinlidirler. İstemeyi bilmezler gidip alırlar. Bu kabalık gibi görünse de öyle değildir. Bazı saraylarda akıllı kişilerden ziyade soytarıların daha çok beğenildiğini iyi bilirler.

Savaşmayı pekiyi bilen Türk insanı sevişmeyi pek beceremez. Yatkın değildir cinsel yaşımın mucizelerine... Nü Resimler, ya da kamasutra benzeri bilgileri benliklerine yapılmış birer hakaret olarak algılarlar. Mahremiyeti müstehcenliğe tercih ederler. Bunu bir ayıp olmaktan ziyade uluorta paylaşılmaması gereken bir şey sayarlar. 

Özel hayatlarında birbirlerinin yaşamlarına sık sık sınır ihlalleri yaparlar ama bu sınır tanımamazlık anlamında değildir. Kaynaşmayı becerememesindendir. 

Politik eğilimleri dalgalı gibi görünse de aslında istediği şey bellidir Türk insanı onları er meydanına yakınlaştıracak bir lider ister. Uzlaşmacı bir lideri zayıf sayarlar. Saldırgan liderleri daha çok benimserler. Anlaşmazlıkları uzlaşmadan çözebilme yetenekleri vardır. Süt liman olan hayatı pek sevmezler… Sporu sanatı angarya iş olarak görürler gündelik hayatta, bu alanlar ihtisas sahibi olduklarını düşündükleri kimselerin tekeline bırakılmıştır. Ve halkın beğenileri ile pek uyuşmaz bu akil kişi saydıkları kimselerin sanat ve spor anlayışları, bir çelişki gibi görünse de saray sanatı ve halk sanatı birbirini kapsamaz. Aksine dışlar ve bazı mühim konularda birbirileri kati biçimde reddederler. Son yüzyıla kadar salt Arap kültürü ile yoğrulan Türk kültürü yakın tarihinde Arap ve batı kültürü arasında sıkışıp kalarak iyice tahrip olmuştur.
 
Kuşak çatışmaları sınıfsal ya da kültürel değildir. Biz de ki çatışmalar verimsiz ve anlamsızdır. Birkaç iş bilmez politikacının varsayımları ve zırvalamaları üzerine kuruludur. Halkı ya da devleti zarara uğratan çekişmelerdir. Genelde siyasi ve ekonomik ikbal kavgalarıdır. Milletin ve devletin refahı akla en son gelen şey olduğu için Türk insanını manipüle etmek siyasiler için çocuk oyuncağıdır. Bu yüzden geneli olmasa da birçok siyasetçi yüzsüzlük ve arsızlığın sınırında yaşarlar. Çok azı halk adamlığına ya da devlet adamlığına yakışır şekilde görevlerini yerine getirirler. İşe getirdikleri genelde işi bilen adamlar değildir, kendi adamlarıdır. Ve işi bilenleri denetlemesi için getirilir. Araştırma ve geliştirmeye gerekli önemi vermezler, kaynak ayırmazlar, bunu yetersizliklerinden dolayı değil kısıtlı kaynaklarını gösterişin getirdiği sahte itibara harcadıkları içindir bütçelerini…

Daha geniş bir zamanda Türk insanın kim olduğunu ve ondan ne umabileceğinizi detayları ile anlatmaya devam edeceğim lakin şimdi bu konuyu ileri sürüyor olmamın başka bir nedeni var. İnsanın her türlü yükseklikten düşebileceğini insanımız kurduğu sayısız büyük devletten dolayı gayet iyi bilir. Bunu tecrübemle değil tabiatımla söylüyorum. Bir Türk olarak. 
Dahası yüzyıllar boyunca kazanmış olduğumuz cesaret ve adillik ünü sırf çıkarcı ve açgözlü siyasiler yüzünden zedelenmemeli… Beni bunları söylemeye yönelten şey budur.

 Öbür dünya ile yada bu dünya ile dalga geçecek yaşta değilim. Benim gibi gençliğine yabancılaşmaya başlamış bir kimseye göre çok şey söylüyorum ama düşüncelerime kim gem vurabilir ki?

Biz Türkler onurumuzu kaybetme korkusuyla tükenmez, onu çoğaltma hırsıyla yanıp tutuşmayız. Bizi savaş meydanına daha fazlasını kazanma düşüncesi değil ancak uğradığımız haksızlığı düzeltme düşüncesi çıkarır.  Bu felsefeye pek az devlet erişebilmiştir. Bunların da çoğu Türk insanın kurduğu devletlerdir. Türk milletinin asilliği de bu nadirliğinden gelir. Boy gösterdiğimiz mıntıkalarda ki tutumumuzun amacının ne olduğu unutmamalıyız. Lekesiz asker sicilimizi, birkaç siyasinin ikbali için feda edemeyiz. Bunu siyasilerin, devletin ve milletin çıkarına olduğunu, vakti ve saatinin geldiğini başka hesaplarla hareket edilmediğini tarih önünde hesap verecek kimseler olarak bizlere açık ve net biçimde anlatabilmelidirler. 

 Açık konuşmak gerekirse bu operasyonlardaki amacımız teröristleri yok etmek mi? Yoksa ülkemizin çizdiği güvenli bölgenin dışına süpürmek mi? Bu bir diğer milletlere meydan okumamı yoksa bize yapılan haksızlıkları düzeltme çabası mı?  İkisinin sonucu çok farklı olacağına bahse girebilirim sevgili okur. Siz kapınızda size meydan okuyan adamla mı sağlıklı iletişim kurabilirsiniz yoksa kendisine yapılan haksızlığı düzeltmek için mücadele eden adamla mı daha sağlıklı iletişim kurabilirsiniz. Gündelik saçma sapan siyasi söylemleri bırakıp, milletimizin tarihi ile ilgili konuları üşenmeden kapı kapı gezip gerekiyorsa anlatmalılar.

Ülkemizdeki çökmüş ekonomi ile ilgili tek bir cümle söyleyeceğim.

“Benden daha fazla yeteneği olduğunu düşünmediğim komşumun benden daha iyi şartlarda yaşıyor olduğunu görmek insana dokunur.”

Sevgiyle kalın, sağlıcakla kalın, Ne mutlu Türk’üm diyene…

Yazarın Diğer Yazıları