Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

Yapay Et I

Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

  • 704

Bugün kendi çalışma alanımı da doğrudan ilgilendiren bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Başlıktan da anlayacağınız üzere konu çok uzun, I’den başladık ama bakalım kaça kadar gideceğiz. Artık 3 mü olur, 5 mi olur bilemem, biz hocalar sözü aldık mı biraz zor bırakırız. Başlayalım o zaman.
Yapay et, suni et veya laboratuvar eti diye adlandırılıyor, mutlaka duymuşsunuzdur. Bu tanımlar arasında bir de “temiz et” tanımı geçiyor. Biraz önce sıraladığım üç tanıma bir itirazım yok fakat bu “şeye” temiz et denmesine kesinlikle karşıyım. Bakın, bir nesneyi kötülemenin iki yolu vardır. Birinci yolda doğrudan onun kötü olduğu söylenir, ikinci yolda ise onun alternatifi övülerek nesnenin bu övgüye layık olamamasından ötürü dolaylı kötüleme yapılmış olur. İşte bu tanım yani “temiz et” tanımı tam da bu ikinci yol üzerinden yürüyor.  Oluşturulacak algı operasyonuyla bizim ürettiğimiz ve tükettiğimiz etlerin “sözde temiz et” statüsünde olmadığı vurgulanıyor. Hadi kitabın ortasından konuşayım, bizim tükettiğimiz etlere kirli, pis iması yapılıyor.  Bu sayede hibrit tohum, kimyasallar, tarım zehirleri, suni gübreler ve çeşitli hormonlarla ele geçirilen bitkisel üretimin yanında, hayvansal üretimin de tek bir kaynak tarafından kontrol edilmesi amaçlanıyor. Özellikle, Ülkemizde tamamen kendi imkânlarımızla gerçekleştirdiğimiz küçükbaş hayvan üretim döngüsünün de zaafa uğratılması hedefleniyor.  Diyeceğimi dedim, şimdi gelin konuyu biraz daha detaylandıralım.  
FAO rakamlarına göre dünyada yılda 1 milyar insan açlık çekiyor ve 10 milyon insan açlık ve yetersiz beslenmeden dolayı hayatını kaybediyor. Diğer taraftan dünya genelinde bir yılda 1,3 milyar ton gıda ki bunun %40’ı insan gıdası olarak tüketilebilecekken israf ediliyor. Bu israf rakamının anlaşılması için bir örnek vereyim. Yılda israf edilen gıdanın toplamı 40 tonluk 23 milyon kamyonun kasasını dolduruyor. Bu kamyonların uzunluğu da dünyanın çevresini 7 kez dolaşıyor. Şimdi buyurun bakalım, dünyada yetersiz gıda üretimi mi var, yoksa dengesiz gıda dağıtımı mı? İsraf edilen gıdalar dengeli bir şekilde dağıtılsa, dünyada hiçbir insan yatağa aç girmez.
Ama algı nasıl? Dünyada yetersiz üretim var, insan nüfusu çok fazla, insanları alışılagelmiş yöntemlerle doyuramayız, bu yüzden yeni metotlar geliştirmeliyiz ve yapay et de bu metotlar arasındaki yerini almalı.
Sonra algı hayvanlara dönüyor. Hayvanları gıda üretim zincirinden çıkarmalıyız. Hem hayvanlar uygunsuz ortamlarda yetiştiriliyorlar. Ayrıca hayvanlar ürettikleri metan gazı ile ozon tabakasını deliyorlar. Bütün bu söylemler batıdan, sözde medeni dünyadan bize geliyor. Ama dünyamızı bu duruma getiren yolların taşları da bundan yıllar önce yine batı tarafından döşendi. Günümüzde dayatma bir şekilde uygulanan hayvancılık faaliyetleri hep onların eseridir. Fabrika çiftlikler, hayvanı makine olarak gören zihniyet, hep fazlasını daha fazlasını isteyen şükürsüz bir anlayış ve doymak bilmeyen bir kapitalist açlık. Oysa bizim Anadolu medeniyetimizdeki kadim hayvancılık bilgisi bu dayatmalardan çok uzak ve doğanın ta kendisi olarak yapılmaktaydı. Bu konulara girince çenem düşüyor konuyu fazla dağıtmayayım. Diyeceğim o ki,  algının bir tarafında açlık, bir tarafında da hayvanlar duruyor. Burada vegan ve vejetaryenlere kendi tercihlerinden dolayı saygı duyduğumu belirtmek isterim ama sorun bu tercihlerle bitmiyor. Ve algı devam ediyor, çiftlik hayvanlarını ortadan kaldırırsak dünyada onların kullanımı için ayrılan alanlar boşa çıkar, onlara verdiğimiz ve insanların da tüketebileceği gıdalar bize kalır, hem çevre ve atmosfer kirliliği de yapmazlar. Ama hayvansal proteine ihtiyacımız var. Olsun onu da yapay etten yani “kimyasal ve hormon yükü ŞEYden” karşılarız. İşte bu algı yönlendirmelerinin insanlığı sevk etmek istedikleri nokta burasıdır. Peki neden? Beni takip edenler bu sorunun cevabını önceki yazılarımda defalarca verdiğimi bilirler. Lütfen üşenmeyin, arşivimde bulunan Et Meselesi, Oğlak Eti, Üretim ve Katma Değer, Yerli Irk Hayvanların Önemi, Hayvancılığımızın Durumu, Köy ve Üretim Döngüsü yazılarımı okuyun. 
Özetle, insanları kontrol etmek onların boğazlarından geçer. Yani boğazından geçene hâkimseniz insana da hâkimsinizdir. Bunun için de onun kendi gıdasını üretmesini ve bunu bir döngü haline getirmesini engellemeniz lazım. Aslında bunun “siz uçak yapmayın, biz size veririz ” ile arasında çok da bir farkı yok.
Gelelim, insanları ikna edecek algı operasyonlarından sonra, piyasaya sürülmesi planlanan yapay et muammasına. Bir kere o yapılmaya çalışılan et falan değil, doku üretim tekniği örnek alınarak, hormonlar, mineraller ve kimyasallar içinde geliştirilmeye çalışılan bir protein yığını. Bu yüzden ben buna “yapay et” demeyeceğim, “şey” diyeceğim. Şey’in ne olup olmadığını da bir sonraki yazımda anlatmaya çalışacağım. 
Yazımı hazırlarken, Çinin yapay pirinç ürettiğini, Japon bilim insanlarının da farklı bir yöntemle, laboratuvarda et üretmeye başladıkları haberini okudum. Yani bu işte başrol oynamak isteyenler çoğalıyor. Bu da bizim yazı dizimizi uzatacağa benziyor.
Yazının ikinci bölümde buluşuncaya kadar hoşça kalın.    
 

Yazarın Diğer Yazıları