Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

Ders Almak

Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

  • 630

Çok etkilendik depremlerden çok. Hepimiz kendimizi hesaba çektik. Yaşadıklarımızı bir milat olarak kabul ettik. Bundan sonra şöyle yapalım, böyle hareket edelim diye karar verdik. Ovaya bina yapmayalım, yamaçlara yerleşelim dedik. Bir nefes alıp, bir frene basıp, yaşadıklarımızı değerlendirelim istedik.  Sözler verdik büyük, büyük. Yeminler, tövbeler ettik. Ant içtik, bir daha asla dedik. Japonya’nın deprem sistemleri ve depremde yıkılmayan binaları için öykündük bol bol. Fethiye’miz için de bir dolu tedbir ve yeni yaptırımları hayal ettik safça. 
Ne yazık ki daha ikinci ay dolarken bütün bu hissiyat kendini yine eski alışkanlıklara bıraktı. Şehrimizin birinci derece deprem bölgesi olduğu unutuldu. Sanki yeni bir imar affı beklercesine, inşaatlar daha da hızlandı. Çatılar açıldı yeni katlar çıkıldı, eklemeler, ulamalar yapıldı. Hiçbir şey yaşanmamış gibi bir hava oluştu. Her şey kaldığı yerden daha bir hızlı devam ediyor. Aymazlık diz boyu. Sanki herkes bir ağızdan haykırıyor, “biz ders almayız, ders almamız için 1957 depremi gibi bir uyarı gerekiyor” diye.
Beton santralları durmaksınız çalışıyor.
Hafriyat kamyonları yollarda vızır vızır gelip gidiyor.
Tarım alanları, verimli ovalar inşaat için talan ediliyor.
İncirler sökülüp villalar yapılmaya devam ediyor.
Portakallıklar betona teslim ediliyor.
Zeytinlikler prefabrik evlerle dolduruluyor.
Susam tarları tatil sitesi oluyor.
Üzüm bağları köklenip havuzlar yapılıyor.
Domates seraları kamp yerine çevriliyor.
Hayvan ahırlarının yerine iki göz oda yapılıp, kiraya veriliyor.
Güzelim günlük ağaçlarımızı yutuyor beton canavarı.
Sulak alanlar kurutulup, kuruyan yere hooop bir bungalov konduruluyor.
Römork üzerindeki portatif evler tarları, bahçeleri işgal ediyor.
Makiliklerin kökü kazınıp ucube binalar yerleştiriliyor.
Ülke olarak su kıtlığına giderken, havuzlar yetmiyor, jakuzi yapılıyor, o da yetmiyor, ısıtmalı havuzlar geliyor.
Plansızlık, programsızlık, doyumsuzluk, şükürsüzlük, ben yaptım oldu zihniyeti her geçen gün kendine alan kazanıyor. 
Bütün bunlar olurken, bu işlerden sorumlu resmi kuruluşlar, ciddi yaptırımlarla, engel olmaya çalışmıyor. Yeter artık bir durun, Fethiye elden gidiyor diye haykırmıyor.
Fethiye’yi Fethiye yapan değerler bir bir yok olup gidiyor. Geriye iki şey kalıyor: Para ve beton. Buyurun afiyet olsun, yiyebilirseniz!


 

Yazarın Diğer Yazıları