Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

Fethiye Ölçeğinde Yeni Bir Model: Turizm Tarımı I

Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

  • 976

Turizm Tarımı I
Kıymetli hemşehrilerim, bölgemizde uygulanabileceğini düşündüğüm ve daha önce, Fethiye Ticaret ve Sanayi Odasının dergisi, Makri’de yayınlamış olduğum bir üretim modelini anlatan yazımı yeniden düzenleyerek, tefrikalar şeklinde gazetemizde yayımlamaya karar verdim. Buyurun başlayalım. 
Türkiye açısından tarım ve turizm sektörlerine kısaca bakarak konuya girmek daha uygun olacaktır. Pandemi öncesi yıllara göre (2019), Türkiye’nin tarım ekonomisinin kapasitesi yaklaşık yıllık 70 milyon Amerikan doları olup, bu rakam toplamda 38 milyon hektar tarım alanını işleyen iki milyon iki yüz bin kayıtlı çiftçi tarafından sağlanmıştır. Ülke genelinde de %18’lik bir tarımsal istihdam söz konusudur. Turizm sektörü ise 51,7 milyon ziyaretçi sayısı ile 35 milyon dolarlık bir girdi oluşturmuştur. Bahsedilen miktara 12.142 turistik tesis ve 1,5 milyon yatak kapasitesi ile ulaşılmıştır. 
Bu rakamlara bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz ki tarım ve turizm sektörleri ülkenin ekonomi çarkını döndüren en önemli unsurlardandır. Aynı durumun Fethiye içinde geçerli olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu iki sektör doğrudan veya dolaylı olarak bir ilişki içindedirler ve bu ilişki de çeşitli isimlerle anılmaktadır. Bunlardan bazıları ekoturizm, köy turizmi, yayla turizmi, gastronomi turizmi diye sıralanabileceği gibi, topluca tarım turizmi diye de adlandırılabilir.
Farklı bir açıdan bakıldığında ise, bu ilişki bazen tarım sektöründe çalışan ailelerin çocuklarının turizm sektöründe iş bulmasıyla, bazen de gelen turistlerin gezdikleri köylerden satın aldıkları yerel ürünlerle de ortaya çıkar. Çoğu zaman üreticinin pazara götürdüğü malın, turizm işletmecileri tarafından satın alınıp turistlere sunulmasıyla kendini daha net gösterir.
Bugüne kadar tarım turizmi ve onunla ilgili birçok tanımlama ve uygulama yapıldı, hâlâ da yapılmaya devam etmektedir. Gelecekte de tarımsal faaliyetlerle turistlerin buluşturulmasına yönelik bir takım aktivitelerin olacağı kesindir. Genel anlamda agro-turizm olarak da adlandırılan bu model, tarımsal ve kırsal alanlara turistlerin getirilmesi, konaklamalarının sağlanması, üretimi yapılan ürünlerin tadılması hatta turistlerin bu işletmelerde çalışmaları üzerine şekillendirilmiştir. Bu saydığımız kavram temelinde yapılan ve yapılması muhtemel uygulamaları çoğaltabiliriz. Fakat bu yazımızda tarım ve turizm ilişkisini farklı bir boyutta değerlendirmeye çalışacağız.
Turizm, tarım ve bunların çeşitli birliktelikleri yerel ekonomilerin gelişmesi için en önemli katkıları verirler. Bu durumda olan birçok ekonomi, hızlı gelişen turizmde yerel zirai ürünlerin ihracatıyla elde edilen kazanç arasındaki ilişkiyi çözmüştür. Turizm ve tarım ilişkisinin her iki sektörün de sürdürülebilirlikleri üzerine olan etkisi çok nettir. Dünyadaki birçok gelişmekte olan ülkenin ekonomisi bu ilişkiyle elde edilen kazanç sayesinde ayakta kalabilmektedir. 
Düşük gelirli yerel halkın ürettiği, yöreye ait özgün ürünlerin turistlerin tüketimine sunulmasıyla elde edilecek gelir, bu üreticilerin de turizmden pay almalarını sağlayacaktır. Bu sayede kırsalın kılcal damarlarına kadar ulaştırılan turizm geliri, yoksullukla mücadelede önemli bir rol oynayabilecektir. Turizm ve tarımın hayata geçirilen bu tür bağlantıları küçük yerel işletmelerin de yaşatılması adına ciddi bir destek verebilecektir. Çünkü uluslararası turizm gelirlerinin yaklaşık %22’si yiyecek ve içecek sektörlerine dayanır, bu da rahatlıkla bitkisel ve hayvansal üretimin yerel paydaşlarıyla ilişkilendirilebilir. Özellikle küçük bahçe üretimi ile elde edilen, sebze, meyve, ot ve baharatlı bitkiler taşıdıkları özgünlük ve doğallık ölçüsünde üreticilere kazanç kapısı oluştururlar. Tabii ki bu üretimin toplam tarımsal üretimin çok küçük bir parçası olduğu gerçeği akıldan çıkarılmamalıdır.
Bölgeye ait niş ürünün ortak akılla üretilip yerel marketlerde satılması hatta bu niş ürünlerin ihraç edilebilmesi ise bu alanda yapılacak en önemli iştir. Çünkü bu sayede dolaylı veya doğrudan kırsaldaki yoksulluk ile mücadele edilmiş olacaktır. İhracatı, bölgeye gelmiş turistlere pazarlanan yerli niş ürün olarak da değerlendirirsek, üreticiye kendi köyündeki evinden ihracat yapabilme şansını da tanımış oluruz. Burada kesinlikle unutulmaması gereken nokta ise ürünlerin kalitesindeki devamlılıktır. Buna ilaveten güvenilirlik, dağıtım, fiyatlandırma da döngünün sürdürülebilmesi için vazgeçilmez faktörlerdir.  
Bu tür üretimlerin yerel restoran ve otellerde tüketilmesini engelleyen faktörler ise, kalitenin yanında ürün miktarıdır. Turizm işletmeleri süreklilik arz eden yeterli miktardaki ürün ile çalışmak isterler. Müşteri ve işletmeci hassasiyetine bağlı olarak gelişen hijyen ve gıda güvenliği unsurları da yerel ürünlerin yerel işletmelerde kullanılması adına önem taşıyan unsurlardır. Fakat birçok yerel üretici bu tür talepleri karşılayacak alt yapıya sahip değildir. Bu durum da yetiştiricilerin farklı işbirliklerine gitmelerini zorlamaktadır. Yani turizm işletmeleri kendi yerel ürünlerinin üretim sürecini kendi talepleri doğrultusunda maniple edebilme fırsatının olmasını her zaman isterler.  Bunun gerçekleşmediği durumlarda da daha önceden alışık oldukları büyük tedarik zincirlerine bağlanırlar. Aslında küçük yerel işletmeler ürünlerini restoran, otel ve tatil köyü gibi turistik işletmelere satmak isterler, işletmeler de bu tür ürünleri almak isterler, fakat bu ilişkiyi organize edip her iki tarafı da memnun edebilecek bir sistem mevcut değildir. Bu doğrultuda hayata geçirilecek bir sistemin her iki tarafın menfaatleri sebebiyle süreklilik arz edeceği rahatlıkla söylenebilir. Devam edecek…

Yazarın Diğer Yazıları