Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

FETHİYE Mİ?

Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

  • 769

Kıymetli hemşerilerim alttaki iki paragrafı dip notta belirttiğim bir kitaptan aldım. Önce okuyalım, sonra da bir hasbihal edelim. 
“Şehir o kadar çok ziyaretçi çekiyordu ki, gelen ziyaretçi izdihamı için çok büyük bir altyapı gerekiyordu. Mimar ve plancılar evler, villalar inşa ettiler. Girişimciler restoran ve mağazalar açtılar, plajları donattılar ve eğlence mekânları yarattılar. Bölgedeki bütün kasabalar dönüşüme uğradı. Limana kıvrıla kıvrıla inen sokaklarıyla eski bir kasaba kısa zamanda çok daha büyük ölçekli modern bir ağın içerisine çekilerek yutuldu. Ortaya çıkan sonuç dünyanın her tarafında rastlanan “egzotik” yerli mahalleleri ve Avrupai görünümlü gezinti yerleri ve bulvarlarıyla sömürge şehirlerine benzeyen yerleşimlerdi.
Kasabaların ve villaların geleneksel şehir sınırlarının dışına yayılması tarım arazilerinin kaybı pahasına gerçekleşti. Tarlalar, bağlar, bahçeler kayboldu, onların yerini yeni konaklama tesisleri aldı. Geleneksel yapı yerini konutlara ve konaklama tesislerine bıraktıkça yerli halk da yeni çalışma alanlarına kaydı. Bölge ekolojisini nesiller boyunca dengede tutmuş olan yerel bilgi birikimi bir anda gözden düştü ve etkisi önce azaldı, sonra da tümden kayboldu. Bölgedeki yöneticilerin eski tarım ve balıkçılık ekonomisine nazaran yeni seyahat ve turizm ekonomisinde daha başarılı olma şansı vardı. Artık bölgenin kaynaklarına ve geleceğine eskisinden çok farklı çıkarlara sahip insanlar hükmediyordu.”*
Ürperdiniz mi?
Gözünüzün önünden Fethiye’mizin yaşadığı değişimler geçti mi?
Eyvah! Biz de mi böyle olacağız, diye korktunuz mu?
Evet, bu anlatılan yer Fethiye değil. Riviera bölgesindeki bir şehir. Şimdilik “çok şükür” diyebiliriz. Ama tedbir alınmazsa güzel Fethiye’miz tıpkı yukarıdaki paragraflarda anlatıldığı gibi elimizden kayıp gidecek. Çünkü plansız ve kontrolsüz gelişime terk edilmiş turizm şehirlerinin kaçınılmaz sonu ne yazık ki böyle oluyor. Biz de şehrimizde bu kapsamda alarm veren durumlara şahit oluyoruz. Altyapının yetersizliği, plansız yapılaşma, kırsalın kuralsızca işgali, tarımsal alanlara yapılan villalar, denizimizin ve çevremizin kirlenmesi… Bütün bunları bir uyarı olarak alıp daha ileri gitmemeleri için gereken önlemleri almalıyız. 
Sizi bilmem ama yukarıda paylaştığım paragraflarda özellikle iki cümle beni çok etkiledi. Zaten onları koyu ve italik olarak belirttim. Hatta son cümlenin bir de altını çizdim. Şehrimizin fiziki değişiminin yanında, düşünce yapısı olarak da bizden uzaklaşmasını kabullenmek, gerçekten çok zor bir durum. Hele biz Fethiye sevdalılarının bu durumu sineye çekmeleri imkânsız. Belki de uçurumdan önceki son virajdayız. Ya kendimize gelip şehrimizi kurtaracağız ya da yukarıda anlatılan girdap, maazallah, bizi de yutacak. 
Önümüzde damdan düşen şehir örnekleri var, biz de düşmek zorunda değiliz. Bu süreçten kaybederek çıkan şehirlerin kaderlerini yaşamak zorunda değiliz.  Fethiye’mizin coğrafi ve kültürel güzelliklerini korumak boynumuzun borcudur. Acil, çok acil tedbir! 
*Tarihöncesinden Bugüne Akdeniz Dünyası ve Doğa

Yazarın Diğer Yazıları