Serdar Kaya / Sağlık Olsun

Talasemi ve Gebelik

Serdar Kaya / Sağlık Olsun

  • 1450

Talasemiler dünyadaki en yaygın kalıtsal tek gen bozukluğudur ve en sık Akdeniz bölgesi, Orta Doğu, Güneydoğu, Asya, Afrika ve Hindistan dahil olmak üzere sıtmanın endemik olduğu bölgelerde görülür. 
Talesemi azalmış globin zinciri üretimi bozukluğu ile seyreden bir hemoglobinopati olup hastaların kan miktarı ve oksijen taşıma kapasitesinde azalma olur. Talasemilerin klinik belirtileri, asemptomatik taşıyıcı durumundan ciddi anemi, ekstramedüller hematopoez, iskelet ve büyüme kusurları ve aşırı demir yüklemesi dahil olmak üzere ciddi anormalliklere kadar değişir ve agresif tedavi yokluğunda beklenen yaşam süresi önemli ölçüde kısalır. 
Kapsamlı tarama programları ve prenatal tanı, risk altındaki ülkemizde ve Akdeniz popülasyonlarında beta talasemili bebeklerin doğumunda tutarlı bir düşüşle sonuçlanmıştır. Ancak talasemi, dünyanın diğer bölgelerinde klinik bir problem olmaya devam etmektedir.
Heterozigotların genotipindeki varyasyonlar, etkilenen çocukta talasemi fenotiplerinde farklılıklara neden olur.
Halk sağlığı açısından büyük öneme sahip olan talasemi özelliğine sahip bireyler tamamen asemptomatik olabilir ve teşhislerinden habersiz olabilir. Aynı tip genetik varyanta sahip bir bireyden çocukları olduğunda, hastalık gerçekleşir ve genetik kalıtım ile talesemi hastalığı topluluklar içinde sonraki nesiller boyu da yayılmaya devam eder. 
 
Talesemi Danışmanlığı, Doğum Öncesi Tarama ve Fetal Tanı

Prenatal talesemi ve hemoglabinopati taramasının amacı, çocukları kalıtsal hemoglobinopati riski taşıyan asemptomatik bireyleri belirlemektir. Tarama tüm çiftlere sunulmalıdır. Tarama pozitif çiftlere fetüsün etkilenip etkilenmediğini belirlemek için fetal tanı konur.
Talasemiler ve hemoglobin yapısal varyantları otozomal resesif genetik bozukluklar olduğundan, aynı globin zincirini etkileyen gen mutasyonlarının heterozigot taşıyıcıları olan ebeveynlerin hemoglobinopatili bir çocuk sahibi olma şansı yüzde 25'tir. 
Ebeveynlerden biri gen mutasyonu için homozigotsa ve diğer ebeveyn bir taşıyıcıysa, fetal hemoglobinopati riski yüzde 50'ye yükselir. 

Örnek olarak, her iki ebeveyn de beta talasemi özelliğine sahipse, etkilenen bir çocuğun şansı hakkında şunlar söylenebilir:
●Şiddetli hastalığı olan çocuk (yani, transfüzyona bağımlı talasemi) – Dörtte bir şans
●Asemptomatik taşıyıcı (beta talasemi özelliği) – İkide bir şans
●Etkilenmemiş çocuk – Dörtte bir şans


Doğrulanmış fetal hemoglobinopati vakalarının çoğunda, fetal hemoglobinopatinin tipik olarak fetüs, anne veya gebeliğin seyri üzerinde hiçbir olumsuz etkisi olmadığından, fetal testler obstetrik bakımı değiştirmez. (Bir istisna, dört alfa globin zincirinin tamamının kaybıyla seyreden homozigot alfa talasemidir; bu durum genellikle herhangi bir müdahale olmadığında gebeliğin ikinci sonundan üçüncü trimesterinin ortasına kadar hidrops fetalis ve fetal kayıp ile sonuçlanır.)

Talesemi taşıyıcı anne babadan gebelik meydana geldiğinde, çiftler neredeyse her zaman, koryon villus biyopsisi kullanılarak 13 haftadan önce elde edilebilecek doğum öncesi tanı ile kesin tanı konulması mümkündür. Bazı komplike vakalarda aile soy ağacına bakılması için büyük anne ve büyük babaların da kan vermeleri gerekebilmektedir. 
Eğer fetüste talasemi majör yani hastalık kesin olarak saptanır ise gebeliğin sonlandırılması aile ile konuşulabilir. 

Fetal DNA testinin mevcudiyeti, risk altındaki çiftlere, fetüste hemoglobinopati olup olmadığı konusunda istatistiksel bir tahmin yerine kesin bir yanıt sağlar. Bu bilgi, aile tarafından üreme seçeneklerini değerlendirmek için kullanılır. Bununla birlikte, fetal tanı, etkilenen bebeğin klinik fenotipini tahmin etmenin zor olması nedeniyle etik ikilemleri de gündeme getirir; ve gebeliğin devamına veya sonlandırılmasına ilişkin ebeveyn kararları büyük ölçüde tanı anındaki gebelik yaşına bağlıdır.
Homozigot alfa talaseminin fetal tanısı, risk altındaki çifte intrauterin müdahaleyi düşünme seçeneği sunar. Müdahalelerden biri, bazen tam zamanında başarılı canlı doğumlarla sonuçlanan, ancak doğum sonrası allojenik hematopoietik hücre nakli yapılmadığı takdirde bebeği transfüzyon bağımlılığına ve bunun sonuçlarına iten seri intrauterin transfüzyonlardır. Karar aşamasında genetik perinatolojik ve hematolojik danışmanlık bebeğin karşılaşabileceği sorunlara önceden hazırlıklı olunması açısından çok önemlidir. 
Bir de gebelik gerçekleşmeden yapılabilecekler vardır ki en önemlisi tüp bebek yaparak embriyolardan PGD ile biopsi alıp genetik bakılmasıdır. Preimplantasyon genetik tanı ve tedavisine yönelik teknikler, talasemiler gibi tek gen bozuklukları için geliştirilmiştir. Bu teknikler, etkinlik sınırlı olmasına rağmen, risk altındaki bir çift tarafından implantasyon için dahil edilmemiş bir embriyo seçmek için kullanılabilir. Bu yöntemle seçilen sağlıklı embriyolar ile sağlıklı ve canlı doğumlar elde edilebilmektedir.
 

Yazarın Diğer Yazıları