Sultan Karakaşoğlu / SÜRÇÜLİSAN ETTİYSEK AFFOLA

Başka bir yaşam biçimi mümkün 

Sultan Karakaşoğlu / SÜRÇÜLİSAN ETTİYSEK AFFOLA

  • 580

3 Mart Dünya Yaban Hayatı Günü, hem mevcut yaban hayvanlarını ve doğayı korumamız gerektiğine hem de dünyanın sadece biz insanların yuvası olmadığına vurgu yapıyor. Aslında suları içilmez hâle getirdiğimizde, ormanları yok ettiğimizde, havayı, toprağı ve denizi kirlettiğimizde dünyayı birlikte paylaştığımız tüm canlıları da etkilemiş oluyoruz. 
İnsanlık, artık hepimizin ekolojinin bir parçası olduğumuzu ve doğaya verdiğimiz her zararın misliyle bize döneceğini fark etmeli ve bu yönde kararlar almalı. Tüketim alışkanlıklarımız, rutin hâline getirdiklerimiz, algılama ve davranış şekillerimiz kocaman bir döngünün parçalarını oluşturuyor. 
Ülkesini sevmek, onun doğasını, kurdunu, kuşunu, kır çiçeğini de sevmek ve korumaktan geçer. Halkçı olmak, insanını sevmek ise sahip olunan kültürel, doğal ve tarihi mirası en iyi şekilde gelecek kuşaklara aktarmaktan da geçer. 
Doğayı korumak için bir sivil toplum örgütüne katılmak ya da bağış yapmanın yanı sıra, küçük düzenlemeler ve değiştireceğimiz alışkanlıklarla da mümkün… Mesela kullandığımız atık yağları toprağa, lavaboya ya da tuvalete dökmek yerine, biriktirip ilgili kurumlara verebiliriz. Sistemin dayattığı “kullan, at” yerine, geri dönüşüm yoluna gidebilir, ikinci elin önemini anlatabiliriz. Yemek, ekmek artıklarını çöpe dökmek yerine, kediye, köpeğe, kurda, kuşa verebilir; sigara izmariti, içecek şişesi ya da ambalajlarını sokağa, piknik alanına değil, çöp konteynırlarına atabiliriz. 
Plastik şişe ya da tek kullanımlık bardaklar yerini, yıkamaya müsait gereçlere bırakabilir, eğer mümkünse geri dönüşüme uygun ürünler seçebiliriz. Çektiğimiz doğa fotoğraflarını paylaşırken, “koruyalım, sevelim” gibi etiketler ekleyebilir, çevreyi kirletenleri gördüğümüzde uygun bir dille uyarabiliriz. 
Yaz mevsimine doğru yaklaşırken, ormanlık alanları koruma konusunda daha dikkatli hareket edebilir, burada yaşayan canlıların avlanmasına karşı çıkabilir, halka ait olan bu mirasların yerine yapılması planlanan işletme veya evlere karşı çıkabiliriz. 
Her geçen gün doğanın ranta kurban edildiği ve sadece bizden değil, gelecek kuşaklardan da çalınan yaşam hakkına sahip çıkabiliriz. Her şeyin maddiyat olmadığını, gelip geçici olduğunu, son yaşadığımız depremler bir kez daha gösterdi. Doğa, insan olmadan da kendi devamlılığını sürdürür, hatta çok daha sağlıklı şekilde… Ancak insan doğaya muhtaç… Sadece ondan sağladığı faydalar için de değil, büyükşehirde yıllarını geçirmiş insanlarla, doğası çok daha güzel olan yerlerde yaşayan insanları karşılaştırın. Doğadan koptukça insanın nasıl daha fazla bencil, mutsuz ve robotlaşmış olduğunu görürsünüz. 
Sahip olduğumuz doğayı, kurduyla kuşuyla, börtüsüyle böceğiyle korumak için farkındalığımızı artırmalı ve çocuklarımıza, öğrencilerimize, gençlerimize bunların ne kadar hayati ve kıymetli olduklarını uygulamalı olarak göstermeliyiz. Örnek bir davranış olarak, ağaç dikme etkinliği, çevreyi temizleme etkinliği gibi… 
Türkiye’nin en güzel köşelerinden biri olan Fethiye, endemik canlı türleriyle korunmayı ve sahip çıkılmayı hatta şımartılmayı hak ediyor. Yarın değil, bugün. Başka bir dünya, başka bir ülke, başka bir yaşam biçimi mümkün… 
 

Yazarın Diğer Yazıları