Seval Kurnaz

Evvel zaman içinde

Seval Kurnaz

  • 2528

Bir varmış bir yokmuş, Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde diye başlanır söze. Götürür bizi geçmişimize. Masallar diyorum. Bilinmeyen bir yer ve zamanda geçen, hayal ürünü kısa anlatı ürünleri.
26 Şubat, Dünya masal anlatma günü olarak kutlanıyor. Amaç masal ve masal anlatıcılığına dikkat çekmek.
Masal anlatma ve dinleme bizim hiç de yabancısı olduğumuz bir konu değil. Kadim kültürümüzde masallar çok önemli bir yer kaplıyor. Masallar yüzlerce yılda oluşmuş Halk Bilim örnekleridir. Gerçeküstü olay ve kahramanlarla, İnsanı özgürleştiren bir büyüsü var. 
Bizim kuşak büyüklerinden dinlediği masallarla büyüdü. Bizim çocukluğumuz sadece radyonun olduğu, ekranın olmadığı bir döneme rastladı. “Sözlü Kültür” geleneğinin yaşandığı ve yaşatıldığı dönemdi tam anlamıyla. Masal diyarlarına yaptığımız yolculuklar, oturduğumuz yerde bizi, Kaf Dağı’ndan aşırıp geri getirirdi. Zengin Türkçemizle Masalların büyülü dünyasında hem eğlenir, hem öğrenirdik. Masallarla, atasözlerimizi, deyimlerimizle tanıştık ve onları yerli yerinde kullanmayı öğrendik. İyiyi, güzeli, doğruyu dinleyip, hayal ederek içselleştirdik. Birlikte yaşam kültürünü öğrendik.
Masallarda deneyim vardır. Kıssadan hisselerle bu deneyimler yeni kuşaklara anlatılıyor aslında. Artık "akıl vermek" modası geldi de geçti bile sanki. Deneyim giderek daha az aktarılıyor. Kendimize ve başkalarına verilecek aklımız pek yok sanki.
Modernleşme süreci ve teknolojik dönüşüm ile birlikte, hayatımızdaki bütün bu değerler yavaş yavaş azalmaya başladı. Teknolojinin hayatımızın merkezine tam olarak oturduğunu söylemek, sanırım yanlış olmayacak Televizyon ve bilumum ekranın ha yatımımıza geç girmesinin, hep bir eksiklik olduğunu düşünürdüm. Çağımız iletişim çağı olarak adlandırılıyor. Ancak, burada kast edilen teknoloji aracılığı ile iletişim mimdir? Bunun üzerinde biraz düşünmemiz gerekiyor. Artık hikâyelerimizi sosyal mecralarda oluşturup, anlatıyoruz. İçeriğini de görsellerle destekliyoruz. 
Çok bildiğimiz bir Atasözümüz vardır hani. Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa anlaşır diye. Dünyada yedi bine yakın dilin konuşulduğu tespit edilmiş. Maalesef Bu dillerin pek çoğu, hızla yok olmaya doğru gidiyor. Dil, duygu düşüncelerimizi ifade edebilmenin en güçlü aracı. Dili kullanmakla sadece harfler ve sembolleri kullanmış olmuyoruz. Kullandığımız sözcükler dilimizden dökülürken, onları jest ve mimiklerle destekliyoruz. Yani duygularımızı onlarla aktarıyoruz. Yani bedenimizle de dilin ifadesini destekliyoruz. Kullandığımız sözcük sayıları günden güne azalıyor. Sonuçta da, Duygularımızı düşüncelerimizi fikirlerimiz ifade etmekte zorluk yaşıyoruz. Anlatma ve dinleme becerilerimiz kayboluyor.
Artık, ekranda konuşmayı yeğliyoruz. Aile içindeki sohbetlerimiz yok oluyor. Hikâyelerimizi en yakınımızdakilere bile anlatmıyoruz. Anı yaşamak çok önemseniyor biliyorsunuz son dönemde. Anı yaşayalım, tadını çıkaralım tamam da, anı belgeleyelim telaşındayız. Anı belgelemeye çalışırken anı yaşamayı bile gözden kaçırır durumdayız sanki.
Bu yüzden de son zamanlarda çocuklara masal ve masal anlatıcılığı konusuna dikkat çekilmeye çalışılıyor. Çocuklarımıza kendi hikâyelerimizi anlatalım. Çocukluğumuzda okuduğumuz veya bize anlatılan hikâyeleri masalları anlatalım. Yazar Ahmet Ümit’i tanırsınız. Son dönemin başarılı romancılarımızdan. Bir söyleşide dinlemiştim. Büyüklerinden çok masal dinlediğini anlatmıştı. Çocuklarımızda dinleme ve anlama, anlaşma becerilerinin kalıcı olması için, biz de  
“Develer tellal iken, pireler berber” iken diyelim.
İnsanlığın yüzyıllardır ilk öğreticilerinden olan Masal, dilerim ki hayatımızdan hepten yok olup gitmez. Geçmişe götürüp, geleceğe taşır bizleri.
Öyleyse ben de bu haftalık; "Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine," diyeyim.


 

Yazarın Diğer Yazıları