PSİKOLOG SAADET ELEVLİ

SELEKTİF MUTİZM

PSİKOLOG SAADET ELEVLİ

  • 694

Selektif Mutizm, diğer ismiyle seçici konuşmamazlık, çocukluk döneminde başlayan, çocuğun konuşabilme becerisi olmasına rağmen, okul gibi bazı sosyal ortamlarda konuşamaması ile tanımlanan, anksiyete (kaygı)  bozuklukları başlığı altında yer alan bir psikiyatrik bozukluktur. Çocuğun anne-baba ve kardeş gibi yakın ilişkide olduğu kişilerle konuşurken, sosyal ortamlarda diğerleri ile konuşmadığı görülmektedir. Bir tür çocukluk dönemi kaygı bozukluğu olduğu da söylenebilir. Bu çocukların “konuşmamayı seçtikleri” ortamlarda göz teması kurmadıkları, iletişime geçmedikleri ve kendilerini kelimelerle ifade etmedikleri görülmektedir.
Okula ilk başlayan bazı çocuklarda ilk aylarda utangaçlık, çekingenlik nedeniyle konuşmama görülebilir ancak, seleftif mutizm bundan farklı olarak, konuşma becerisine sahip çocuğun, yabancı sosyal ortamlarda, okulda konuşmayı istediği halde konuşamaması, kendini jest ve mimiklerle, yazı ile ifade edebilmesi, konuşma dili ile ifade edememesidir.  Dolayısı ile selektif mutizm pek çok çocukta gözlenen utangaçlık kaynaklı konuşmama durumundan oldukça farklı bir sorundur. 
Selktif Mutizmin sebevi tam olarak bilinememekle birlikte, doğuştan getirilen mizaç özelliği, sosyal öğrenme, travmatik yaşantılar, ebeveyn tutumları, dil gelişim sürecinde yaşanan olumsuzluklar, sınırlı sosyal çevre, aile içi stres yaşantıları gibi faktörlerden kaynaklandığı söylenmektedir. 
Selektif Mutizme sahip olan çocukların, genellikle kaygıya karşı genetik bir yatkınlıkları olduğu düşünülmektedir. Anneden ayrılmak istememe, seslere karşı aşırı duyarlılık, yeni durumlara zor adapte olma gibi problemler bebeklikten bu yana bu çocuklarda gözlenebilmektedir. Evde tamamen farklı, neşeli, konuşkan, hareketlilerken, sosyal ortamlarda tam tersi, aşırı çekingen, utangaç, iletişimden ve göz temasından kaçınan tutum ve davranışlar sergilemektedirler. 
Pek çok aile bu tanı çocuklarına konuşana kadar, bu kavramı ilk kez duyduklarını ifade etmekte ve çok nadir olduğunu düşünerek kendilerini yalnız hissetmektedirler. Ancak araştırmalar, Selektif Mutizmin, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ve Disleksi gibi çocukların yüzde ikisini etkileyen bir durum olduğunu, kız çocuklarında erkek çocuklara oranla iki kat daha fazla görüldüğünü göstermektedir. 
Selektif Mutizmin beş alt türü bulunmaktadır.
Simbiyotik Mutizm: Çocuğun anneyle aşırı yapışık ve bağımlı ilişkisinden kaynaklandığı söylenmektedir. Çocuğun annesinden ayrılmadığı, aşırı çekingen ve utangaç davranışlar sergilediği görülmektedir.
Reaktif Mutizm: Okula başlama, hastalık ve duygusal yönden sarsıcı travmatik yaşantıların bir sonucu olarak geliştiği söylenmektedir.
Pasif Agresif Mutim: Tepkisel bir davranış olarak çocuğun konuşmamayı seçmesidir. 
Konuşma Fobisi: Çocuğun kendi sesini dıuymaktan, uygunsuz bir şey söylemekten korktuğu için konuşmaması durumudur. Çocuğun konuşmayı kontrol etmeye saplantılı şekilde ihtiyaç duyduğu görülmektedir. 
Selektif Mutizmin tedavisinde tanılama ve erken tedavi oldukça önem taşımaktadır. Ancak genellikle utangaçlıkla karıştırıldığı için tedaviye geç kalındığı görülmektedir. Tedavi sürecinde psikoterapi ile olumsuz aile dinamiklerinin çözümlenmesi, aile terapisi, oyun terapisi, sistematik duyarsızlaştırmaya dayalı bilişsel davranışçı terapi en çok tercih edilen ve işlevsel tedavi yöntemleridir. Tedavi sürecinde problemin çözümünü destekleyici ebeveyn yaklaşımları, hoşgörülü, motive edici anne baba yaklaşımı önem teşkil etmektedir. Bu nedenle aileye bu yönde verilecek psiko-eğitim tedavinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. 
Tedavi süreicnde, terapistin çocukla kurduğu sevgi ve güven ilişkisinin katkısı oldukça önemlidir. Çocuk ve terapist ancak güvene dayalı ilişki ortamında, çocuğun kaygısının azaltılması, kendilik değerinin yükseltilmesi ve çocuğun kendini güvende hissetmesi sorunun aşılmasında etkilidir. Ailenin çocuğu olduğu gibi kabul etmesi, anne babanın çocuğuyla, onun utanç duygusunu ve korkularını anladıklarını anlatan, güven verici, destekleyici yaklaşımları, evde çocuğa sağlanan güven ve sevgi ortamı, çocuğun sevdiği, kendini iyi hissettiği sosyal aktivite ve etkinliklere katılımı tedavi sürecini olumlu yönde etkilemekte ve çocuğu konuşmadığı için cezalandırma ya da konuştuğu için ödüllendirme yöntemi önerilmemektedir. Çocuğun konuşması için zorlama yapılmaması, kaygısını düşürme, iyi hissettirme, kendini güvende hissetmesini sağlama yönünde yaklaşımlar sergilenmesi önerilmektedir. 

Yazarın Diğer Yazıları