Nuray Bartoschek

ANLADIM Kİ..

Nuray Bartoschek

  • 3804

Çocuktuk. Sokakta oyun oynuyorduk. Arkadaşım umutsuz bir biçimde başını iki yana sallayarak “ Ben hiçbir şey beceremiyorum ve sanırım asla da beceremeyeceğim” dedi. “Neden böyle düşünüyorsun ki?” diye sordum. Arkadaşım “Annem de böyle düşünüyor zaten…” dedi sitemle.  Bir açıklamada bulunması için “Nasıl yani “ dedim. “Annenle ne ilgisi var bunun?”  Arkadaşım “Annem her zaman “senin kadar beceriksiz çocuk görmedim, senden hiçbir şey olmaz!’ diyor bana.  “ Dedi.

Şaşırdım, “Nasıl bir anne böyle bir şey söyleyebilir ki!” diye düşündüm. Annemle aramızda geçen birkaç konuşmayı anımsadım hemen. Heyecanla “Anne, ben astronot olup aya gitmek istiyorum, hatta başka gezegenler keşfetmek istiyorum” dediğimde annem gülümseyerek “Neden olmasın! Her şey senin elinde, istediğin her şeyi ancak sen gerçekleştirebilirsin” demişti. Yanlış yaptığımda beni suçlamıyor “Üzülme, ancak böyle en iyiyi, en doğruyu bulabilirsin” diyerek hatalarıma üzülmek yerine onlardan ders almayı öğretiyordu.

Yazdığım şiirleri benden habersiz dergilere, yarışmalara gönderiyor, yayınlandığında bana sürpriz yapıyordu. Arkadaşıma öyle uzun uzun akıl verecek yaşta değildim  ama sanırım az ve öz olarak en doğru sözü söyledim ona  “Annenin söylediklerini boşver!” dedim. “Benim annem bana ‘istersen her şeyi yaparsın ‘diyor, “bence sen de yaparsın”  Gözleri ışıldadı arkadaşımın. Belki de ilk kez birisi ona “Yapabilirsin” diyordu. Yıllar önce arkadaşımla sohbetimizin  hayata ilişkin  önemli bir öğreti   olduğunu ancak büyüdüğümde çok daha iyi anlayabildim.   Ve hayat devam ettikçe, her deneyim, heyecanlı bir öğretiye dönüşmeye başladı.

 

Gerek aile, arkadaşlık ilişkilerimde, gerek okul, iş hayatımda olumlu sesleri duymak için  kulaklarımı ardına dek açarken,  dört yanım ‘yapamazsın, edemezsin’lerle çevrildi.

Okudukça, yaşadıkça, günümüzde ve tarihte  başarının her zaman ödüllendirilmediğini,  adları  sonsuza dek başarılarıyla anılacak dehaların,    bilim adamlarının  dışlandıklarını , hatta kimi zaman dört duvar arasına kapatılarak  “yaşam hakları “ ellerinden alınmaya çalışılsa da yılmadıklarını gördüm. 

An geldi, yıllar önce yapılmış bir tablonun içine girip renklerle dans  ettim,  ya da  bir bestecinin notalarını merdiven  yapıp   yıldızlara tırmandım, insanlık tarihine adını yazmış filozofların önünde saygıyla eğildim.

Zaman zaman ayağım takıldı, düştüm, canım yandı, kimseler olmadığında yanımda, elimi uzatıp kaldırdım kendimi ve yoluma devam ettim başım dik.

Anladım ki;

Yürümek ya da koşmak yetmiyor her zaman, bazen uçmak gerekiyor.

Baktın ki sığmıyor yüreğin bu dünyaya, aşıp sınırları kendi gezegenini yaratmak gerekiyor.

Unutup tüm bilinen yolları, yeni yollar keşfetmek gerekiyor.

Önce kaybedip kendini,  bir ara sokakta karşılaşınca kendinle,  coşkuyla sarılmak gerekiyor.

Düşlerine sınırlar koymak isteyenlere  kulaklarını tıkamak,

Bir karıncanın ayak sesini duyabilmek için, kulaklarını   sonuna dek açmak gerekiyor.

Hayat ne kadar çok çelme taksa , dizlerin  çizilse, yüreğin kanasa da  

“Acımadı ki” diyerek, inadına başın dik,   yola devam etmek gerekiyor.

Bedenin tutukluyken bile  dört duvar arasında ,

Öğrenmek  gerekiyor, umutlarını uçurtma yapıp salıvermeyi  bulutlara.

Yudumlarken, koklarken, dokunurken  ağır çekim yaşamak,  

Kasvetli  havalarda hızla ileri sarmak gerekiyor hayatı.

Yaşamak ciddi iş Nazım’ın dediği gibi, sadece insan olmak yetmiyor,

Kuş olup uçmak,  kumru gibi sevmek, aslan gibi kükremek,

Bakar-kör, işitir-sağır, düşünür-deli, uçuk-akıllı olmayı becermek gerekiyor,

Yolun sonunda birisi önünü kesip “Sökül bakalım cebindekileri” dediğinde,

Çıkarıp cebinden rengarenk yaşanmış ömrünü,

Dudağında bir ıslıkla uzaklaşabilmek gerekiyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları