Prof. Dr. Şule AYCAN

ÖĞRENİM BİRLİĞİ

Prof. Dr. Şule AYCAN

  • 1204

3 MART 1924: ÖĞRENİM BİRLİĞİ (TEVHİD-İ TEDRİSAT) YASASININ KABULÜ
Prof. Dr. Şule Aycan
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi

Mustafa Kemal, 16 Temmuz 1921’de, Polatlı cephesinden top sesleri duyulurken, Ankara’da toplanan Milli Eğitim Kongresinde yaptığı konuşmada, yeni Cumhuriyetin milli eğitim politikasını şu şekilde ortaya koyuyordu.  “Eski dönemin hurafelerinden ve doğuştan gelen yeteneklerimizle hiçbir ilgisi olmayan yabancı düşüncelerden Doğudan ve Batıdan gelebilen bütün etkilerden tamimiyle uzak, ulusal karakterimize ve tarihimize uygun bir eğitim siyasasının uygulanması gerekmektedir.” 
Emperyalist güçlere karşı, mazlum milletlere örnek olan Ulusal Kurtuluş Savaşı 9 Eylül 1922’de başarıyla bittiğinde, Mustafa Kemal şöyle der: “Asıl savaş şimdi başlayacak… Bu savaş, cahilliğe ve gericiliğe karşı yapılacaktır.” Bu savaş bir toplumun çağdaşlaşması için verilen, ikinci bir kurtuluş savaşıdır. 
Ulu Önder 22 Ekim 1922’de Bursa’da öğretmenlere yaptığı konuşmada, “En önemli ve verimli vazifelerimiz eğitim işleridir. Eğitim işlerinde kesinlikle zafer kazanmış olmak gerekir. Bir ulusun gerçek kurtuluşu ancak bu yolda olur, bu zaferin sağlanması için hepimizin tek bir can, tek bir düşünce olarak temelli bir izlence üzerinde çalışması gerekir”.
Diğer alanlarda olduğu gibi eğitimde de çağı yakalamak isteyen yeni Türk Devleti Prof. Dr. John Dewey, Prof. Dr. Alfred Künhe gibi dönemin ünlü,önemli kişilerin önerilerinden yararlanmıştır. Yabancı eğitim uzmanlarının yurda getirilip inceleme yaptırılması ve önerilerinin dikkate alınması, Türk eğitim devriminde çağdaş eğitim bilimi bulgularından ve uzmanlarından yararlanıldığını göstermesi açısından oldukça önemlidir.
Cumhuriyet dönemi Türk Eğitim Sistemi, Atatürk’ün eğitim ile ilgili görüş ve uygulamalarıyla, eski dönemlerden farklı olarak, yepyeni bir kimlik ve kişilik ile oluşturulmuş ve yeni bir çizgide ilerlemiştir. Atatürk ülkenin ve milletin geleceğini, Türk Milletinin gerçek kurtuluşunu, çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmasını ve başarılı olmasını eğitimle ilişkilendirmiştir. Atatürk, tüm yaşamı boyunca eğitim ve eğitim sorunlarıyla yakından ilgilenmiş, sorunlara çözüm aramıştır. O zaten bizim Başöğretmenimiz değil mi?
Bilindiği gibi, Osmanlı İmparatorluğunda eğitim-öğretim, dini bir görev niteliği taşımaktaydı. Osmanlı İmparatorluğunda eğitim ve öğretim alanında ilk yenileşmeler, Tanzimat ile birlikte Batı örneğine benzetilmeye çalışılan askerî okulların açılmasıdır. Osmanlı İmparatorluğunun savaşlardaki yenilgileri arttıkça, bunu askeri okullarda verilen eğitimin yetersizliğine bağlamışlardır. Mevcut okulların öğretim düzeyini yükseltmek, toplumda tepki yaratabileceğinden yeni okullar açılmasını uygun bulmuşlardır. Bir tarafta medreseler, bir tarafta modern okullar, bir tarafta da azınlık ve yabancı okulları, farklı amaç, program ve mezunlarla varlığını Cumhuriyetin kuruluşuna kadar devam etmiştir. 
Tevhid-i Tedrisat Kanunu Türk eğitim devriminde tarihsel bir dönüm noktası olarak yerini almıştır. Yasayla, Tanzimat’tan beri süregelen, değişik fikir ve duyguda insan yetiştirilmesi sorununun çözülmesi amaçlanıyordu. 
3 Mart 1924 günü Mecliste kabul edilen kanun maddeleri şunlardı: 
Kanun No: 430 , Kabul Tarihi: 03.03.1924 , Resmi Gazete: 06.03.1924 – 63 
Madde 1. Türkiye’deki bütün bilim ve öğretim kurumları Milli Eğitim Bakanlığına Bağlıdır. 
Madde 2. Şer’iyye ve Evkaf Bakanlığı veya özel vakıflar tarafından idare edilen bütün medreseler ve okullar Milli Eğitim Bakanlığına devredilmiş ve bağlanmıştır. 
Madde 3. Şer’iyye Evkaf Bakanlığı bütçesinde okullar ve medreseler için konulan ödenekler Milli Eğitim bütçesine aktarılacaktır. 
Madde 4. Milli Eğitim Bakanlığı, dinî bilgiler konusunda yüksek uzmanlar yetiştirmek üzere üniversitede bir İlahiyat Fakültesi kuracak ve [ayrıca] imamlık ve hatiplik gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesiyle görevli memurların yetişmesi için de ayrı okullar açacaktır. 
Madde 5. Bu kanunun yayımı tarihinden itibaren, genel eğitim ve öğretim hizmetleri vermekte olup, şimdiye kadar Milli Savunma Bakanlığına bağlı olan askerî rüştiyeler ve idadilerle, Sağlık Bakanlığına bağlı olan Yetim Evleri, bütçeleri ve öğretim kadroları ile birlikte Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır. Anılan rüştiye ve idadilerde bulunan öğretim kadrolarının nereye bağlı olacakları, gelecekte ait olacakları bakanlıklar arasında belirlenip düzenlenecek ve o zamana kadar orduya mensup olan öğretmenler bu statülerini koruyacaklardır. 
Madde 6. İşbu kanun, yayımı tarihinden geçerlidir. 
Madde 7. İşbu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu Yürütür. 
Tevhid-i Tedrisat Kanunu kısaca, her kademedeki eğitim-öğretimin tek elden yürütüleceğini, bunun da Maarif Vekâleti (Milli Eğitim Bakanlığı) aracılığıyla devlet eliyle yapılacağını belirtiyordu. Kanun; öğretimin birliğinden kastedilen eğitim-öğretimdeki ruh ve düşünce birliğini idarî birlik için önemli bir araç olarak görüyordu. Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu şöyle yorumluyordu: “Kanun Türkiye’de ‘tek tip okul’ sistemini kurmuş oluyordu. Maarif mektepleri, açtığı ve açacağı okullarda ya da özel teşebbüslerle açılan öğretim kurumlarında din, ırk, mezhep farkı tanımadan bütün vatandaşların çocukları için aynı hakları göz önünde tutarak, onların arzu ettikleri bütün öğretim derecelerinde bilgi elde etmelerine ve yetişmelerine imkân veriyordu”.  Tevhid-i Tedrisat Kanunu, köklü zihinsel değişiklikleri içermesi açısından oldukça önemlidir. 
Tevhid-i Tedrisat Kanununun Meclisten çıkmasından sonra, yasanın uygulanmasıyla ilgili olarak Maarif Vekili Vasıf Bey görevlendirildi. Bakan, dünyanın her tarafında ilköğretimin sadece Bakanlık okullarında yapıldığını belirterek, medreselerin iptidai kısımlarını kapattı. Kapatılan medreselerde 16.245 öğrenci vardı. İptidai sınıfındaki öğrencilerden yaşları uygun olanlar ilkokullara, iptidai dışı sınıflarının öğrencileri de liseler ve ilköğretmen okullarına kaydedilmiştir. Okulların öğretim programlarında radikal değişiklikler yapılmıştır. Bunlar millileşme, çağdaşlaşma, doğa ve sosyal bilim derslerinin eklenmesi nedeniyle din derslerinin azaltılmasıdır.
Türk hükümeti kendi sıbyan okullarını ve medreselerini kapatma kararı aldıktan sonra, aynı tutumu ülkedeki yabancı okullara karşı da göstermiştir. Türkiye kendi sınırları içinde hiçbir dinin ve mezhebin propagandasının yapılmasını istemiyordu. Okullar bu yönlerden tarafsız olmalı ve millî hislerle uygar görevlere yer verilmeliydi. Bu nedenle, Türk okulları gibi azınlık okulları da Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmış; Dini ve Siyasi amaçlı eğitim yasaklanmıştır. Azınlık okullarında tarih, coğrafya, yurt bilgisi gibi Türkçe ve kültür eğitimi konulup, bu okulların millî eğitime bağlılığının denetlenmesi benimsenmiştir. 
Özetle,3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu, farklı insan tipleri yetiştiren eğitim sistemini birleştirmiş, böylece eğitim-öğretimin ulusal, laik, bilimsel, uygulamaya dayalı ve karma yapısının temelleri atılmıştır. Eğitimde ilk ve en büyük devrim olan bu adım, yeni kurulan ülkenin kültür hayatında çok önemli ve etkili olmuştur. Okul-mektep ikiliğine son veren ve büyük kültür atılımı olarak nitelendirilen bu adımla, millî kültür birliğine yönelim başlamıştır. Okulların tamamı için Cumhuriyet rejiminin gerektirdiği ve yeni Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu vatandaşların yetiştirilmesi için önemli adımlardan biri atılmıştır. 
Fransa’da devrim 1789’da başladığı halde okullar 1882’de, yani devrimden 93 yıl sonra laikleştirilebildiği halde ülkemizde bu durum, Cumhuriyetin ilanından dört ay gibi kısa bir süre sonra başarılmıştır
Ülkemizin, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilmesi için, eğitimde çağdaşlaşmaya ve dolayısıyla lâikleşme sürecinin tam olarak hayata geçmesi gerekir. Öğretim programlarının bazılarında kısmen kaldırılan ya da seçmeli hale getirilen Felsefe, Sosyoloji, Mantık, Düşünme Eğitimi gibi düşünsel ve sorgulayıcı temelli ile derslerle tamamen kaldırılan Jeoloji, Astronomi gibi dersler tekrar öğretim programlarına alınmalıdır. Kısaca, 99 yıl önce yürürlüğe giren Tevhidi Tedrisat Kanunu tam ve ödünsüz olarak uygulanmalıdır.

Kaynaklar
Akyüz, Y. (2008). Türk Eğitim Tarihi, Pegem Akademi, Ankara.
Arı, A. (2002). Tevhid-i Tedrisat ve Laik Eğitim. G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 22(2), 181-192.
Çelenk, S. (2008). The History of Laicism in Turkish Educational History, İlköğretim Online, (2), 368-35.
Erdem, A. R. (2011). Atatürk’ün Eğitim Liderliğinin Başarısı: Türk Eğitim Devrimi. Belgi, 2(11), 16-181.
Önülal, İ. Atatürk İnkılabının Gerekçesi, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/693169 (İndiriliş tarihi: 23,02,2023).
Yanardağ, A. (2018). Milli Mücadelede Milli Eğitim Sistemi Kurma Tartışmaları ve Tevhid-İ Tedrisat’a Gidiş. Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 10(20) 263-280.  
Yurtkuran, M. (2003). 'Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve Çağdaş Eğitim Üzerine. Atatürkçü Bakış, 2(4), 1-7.

Yazarın Diğer Yazıları