ATİLLA DUYAR

MİLLİYETÇİLİK  YENİ  BİR  ANLAYIŞTA  DÜNYADA  YAYILIYOR

ATİLLA DUYAR

  • 420

Tekno-milliyetçiliğin ana hatlarını şu şekilde tanımlamak mümkün: Kamu veya en azından devlet tarafından yönlendirilmiş sanayi politikaları ve yatırımları; geleceğin endüstrilerine yapılan pahalı yatırımlarla ulusal güç projeksiyonu; bugüne değil, yarına yatırım; savunma sanayiinde özerkliğe ulaşmak için ileri teknolojilere yatırım; diğer ülkelerle daha az veya sınırlı/koşullu iş birliği  anlamına  gelmektedir
Tekno-milliyetçilik teriminin icadı, ABD‘li Robert Reich'in 1987 yılında yazdığı bir denemeye kadar uzanır. Reich, Japonya’nın ABD ekonomisi için güçlü bir tehdit olarak görüldüğü bir dönemde terimi, ABD teknoloji politikası ekseninde işleyerek şöyle tanımlar, tekno-milliyetçilik "Amerika'nın gelecekteki teknolojik atılımlarını yabancıların, özellikle de Japonların elindeki sömürüden koruma" girişimidir. Terim ilk çıktığında Japonya sonra diğer Asya ekonomileri mesela bugün, Çin için Çin’e karşı ama Çin’in kendisine yamandırılarak kullanılır.
Küreselleşme, bilginin sermaye üretiminde başatlığını ortaya koyan bilgi-değer ve bilgi-yoğun bir üretim sürecini ortaya çıkarırken aynı zamanda bilginin akışkanlığını da hızlandırmaktadır. Akışkan bilgiye erişim, devletlerarası üstünlüğü belirleyen çok önemli bir değişkendir, bunun için ülkelerin bilim alanına yaptıkları katkı düzeyiyle askeri teknoloji alanındaki güçlerinin paralelliğini göz önünde bulundurmak yeterlidir.
 Her ne kadar ABD öncü olsa da Çin’in bilimsel yenilik ve askeri güç alanında gösterdiği performans, tekno-milliyetçilik ile örtüştüğü zaman ABD için yeni ve güçlü bir tehdit olarak ortaya çıkmış görünüyor. Ancak Çin’in de kendi içinde bazı problemleri var, örneğin ülke dışındaki Çinli bilim adamı ve mühendislerin çoğunun geri dönme konusundaki isteksizliği, Çin’deki düşünce özgürlüğünün ve toplumsal hareketliliğin, dünya vatandaşı olabilme düşüncesinin alacağı şekle yani Çin’de gelişecek siyasi kültüre bağlıdır.
Her halükarda ülkelerin üstünlük ve rekabet elde etme konusunda sahip oldukları teknolojiyi kendi ülkeleri için kullanmaları da çok doğal bir süreçtir. 

Bu anlamda tekno-milliyetçi düşünceye sahip olmayan bir ülke örneği görmek mümkün değildir. Yani tekno-küreselcilerin iddia ettikleri gibi (iyimser küreselleşmecilerin iddialarına paralel biçimde) “küreselleşmeden faydalanarak küresel çıkarlara ulaşma” iddiası retorikten öte bir anlam taşımamaktadır. Zira dünyanın en zengin ülkeleri tüm insanlık için bir tehdit olan ve Çin’de ortaya çıkıp tüm dünyaya adeta bir kâbus yaşatan covid 19 virüsünün aşısını tüm insanlıkla paylaşarak küresel faydayı ortaya koyma adına hiç istekli görünmemektedirler. Dolayısıyla küreselleşmecilerin tüm insanlık adına dile getirdiği söylem insanlığa ilaç olan bir söylemden çok dile getirenlerin özgeci hislerini tatmin etmekten öte bir işe yaramamaktadır. 
Türkiye’nin  mikro  düzeyde  milliyetçiliği takip  etmesi bunun  yanında makro  nispette  her  alanda  bağımsız  bir  sanayi  ve  tarım  politikaları ile TEKNO-MİLLİYETÇİLİK kavramını  devlet  politikası  haline  getirmesi  gerekmektedir. 

Yazarın Diğer Yazıları