Afi Can

Konuşulmaması Gerekenler

Afi Can

  • 693

Sadakatin şahıslara olanı dışındakileri pek konuşmayı sevmeyiz. Öyle ki bir insana sadakatimiz
insanlığa olan sadakatimizden daha mühimdir. Bir hayvana olan sadakatimiz doğaya olandan daha
mühimdir.(Hayvanları evlere ya da tel örgülere hapsedenlerin, hayvanları öldürenlerden daha
hayvansever olduğuna inanılan bir anlayış hakim günümüzde) Hukuka olan sadakatimiz adalete olan
sadakatimizden daha fazladır.( Günümüzde hukuka uygun olan adaletsizlikleri umursamayan bir
anlayış hakim. Bunu toplumsal facialarda açıkça görebilir. Maden faciaları, uçak ya da tren
kazalarından sel, deprem gibi doğal afetlere kadar takındığımız tavırdan anlayabiliriz. Anlatılandan
çok anladığımıza olan sadakatimiz daha fazladır. Kısacası herşeyimiz gibi sadakatimizde yüzelsel ve
bencilcedir.
Toplum yapısal anlamda parçalanırken bu yüzeysel şeylere birincil önem atfetmek,tıpkı ev
yanarken tırnaklarını cilalamaya benzer. Bu durum İnançsal olarak çıkmaza girmiş ve fikirsel
bakımdan kafası dağınık olan, ekonomik açmazlarla hırpalanmış, ya da savaşlarla
kanatılmış toplumumuza hiçbir fayda sağlamadığı gibi insanları duygusal halüsinasyonlarla
yanıltmaktadır. Toplumumuz artık bu duygusal masturbasyonun yarattığı keyfiyetten çıkmalı.
Şöyle bir geriye yaslanıp ciddi manada çevremizi ve kendimizi gözlemlemeliyiz.
Dört yanımızın denizlerle çevrili olması gibi dört bir yanımız savaş gibi kanlı kitlesel
yokoluşlarla çevrilmiştir. Evlerinden göçe zorlanmış binlerce kadın, erkek ve çocuk
coğrafyamızda, hiç olmamış gibi göçüp gideceğimiz bu dünya da yaşama tutunmaya
çalışmaktadır. Görmediğimiz ve bilmediğimiz memleketlerde insanlar sürekli olarak irili ufaklı
çatışma içerisindeler şöylece bir bakıldığında bile hiç birisinde belirgin bir var olma
mücadelesi göremezsiniz. Belirli bir takım dinsel ya da fikirsel ayrılıklara dayandırılmış olan
bu çıkar çatışmalarında ister istemez taraf olmuşsunuzdur. Ve toplumumuz da yine akıl ve
mantıkla pek izahı pek mümkün olmayan sebeplere dayandırılmış bu savaşlara dahil olmaya
zorlanmıştır.Bunda yöneticilerin, din simsarlarının ve sermayedarların hissesi büyüktür. Hoş,
halkta sınıf atlayarak bu sınıflara yükselmenin peşindedir. Zaten durumu içinden çıkılmaz
hale getirende bu durumdur. Ama bu konuya bir sonraki yazımızda değinelim. Şimdilik
konumuzdan sapmayalım.
Dibi tutmuş bir tencerede eşsiz lezzetler elde edilemeyeceği için yemek yapmaya
çabalamanın beyhude olduğunu herkes bilir. Uzağa gitmek için önce yakından başlamalıyız.
İlk merdiveni geçmeden sonuncusuna ulaşamayacağımız gibi inanç ve düşüncelerimizi
başkalarının istek ve beklentilerinin süzgecinden geçirdiğimiz sürece hakikate ve mutluluğa
da ulaşamayacağızdır. Bu yüzden toplumumuzun mutluluğu yakalaması kolay değildir.
Çünkü çoğumuzun duyduğu hoşnutsuzluk yüzeyseldir. Bu yüzeysel açmazları, çıkmazları
aşmak isteyen çok az insan vardır. Çoğumuz türlü sefalet,acı, özlem ve umut katmanlarının
ardına saklanmışızdır. Ama artık gençken duyduğumuz hoşnutsuzluk ateşinin koruna
ulaşma vaktimiz. Artık insanlık adına toplumu oluşturan bireyler olarak insiyatif almalıyız.
İnsiyatif almaktan korkmalıyız. İnisiyatifin ne olduğunu biliyor musunuz? Yapmanız
istenmediği halde bir şeyi başlattığınız ya da bir işe giriştiğinizde inisiyatif sahibi olursunuz.
Bunun çok önemli ya da sıradışı bir şey olması da gerekmez; yaptığınız iş bu nitelikleri
sonradan da kazanabilir. Ama kendi kendinize bir ağaç diktiğinizde, kendiliğinizden nazik
olduğunuzda, ağır bir yük taşıyan bir adama gülümsediğinizde, yolun ortasında duran bir taşı
yoldan kaldırdığınızda ya da önünüze çıkan bir hayvanı okşadığınızda inisiyatifin kıvılcımı da
parıldar. Yaratıcılığın kökleri yalnızca derin bir hoşnutsuzluk haliyle birlikte ortaya çıkan
inisiyatiftedir. Neyin doğru olduğunu anlamak için kurulu düzene başkaldırmanız gerekir;
fakat aileniz daha fazla para kazandıkça, yöneticileriniz kendilerini işlerinde daha güvende
hissettikçe başkaldırmanızı daha az isterler. Herkes gibi olmak için olağanüstü çaba
harcamanızı beklerler yeterki kendiniz olmayın, yeter ki daha iyi bir dünya mümkün demeyin.
Kurulu düzene uyun, size gösterilen kimselere biat edin.
Eğer gençken başkaldırı içinde olabilirseniz ve yaşınız ilerledikçe hoşnutsuzluğunuzu neşe
ve şefkatle canlı tutmayı bilirseniz, o zaman bu hoşnutsuzluk ateşi olağanüstü bir anlam
kazanacak çünkü inşa edecek, yaratacak, yeni şeyler var edecektir. Bunun için sizi yalnızca
bir iş edinmeye ya da başarı merdivenlerini tırmanmaya hazırlayan tipte bir inisiyatif değil,
düşünmenize yardım eden ve size alan açan -daha geniş bir yatak odası ya da daha yüksek
bir çatı değil, zihninizin içinde genişleyeceği ve böylece herhangi bir inanç ya da korku
tarafından sınırlandınlmayacağı bir alan açan doğru türde bir inisiyatif almanız gerekir.
Bugüne kadar facialarla hayatlarından kopartılmış insanlarımızın acılı ailelerine sabır ve
başsağlığı dilerim. Sevgiyle kalın, saygıyla kalın, yenilenme ile kalın

Yazarın Diğer Yazıları