PSİKOLOG SAADET ELEVLİ

KADINA ŞİDDETİN ÖTEKİ YÜZÜ: KADININ KADINA ŞİDDETİ

PSİKOLOG SAADET ELEVLİ

  • 1206

Kadına yönelik şiddet denildiğinde, genellikle erkeğin kadın uyguladığı her türlü şiddet akla gelirken ve toplumsal algı olarak “kadına şiddet” kavramı erkekle eşdeğer tutulurken, bu bakış açısı konuya cinsiyetler üstü bakabilmemizi ve soruna insani bir bakış açısı ile yaklaşmamızı engellemekte, hatta kadına yönelik yapılan pek çok şiddet türlerini görmemizi engellemektedir. “Kadına şiddet” kavramı sadece erkeğin kadına uyguladığı şiddeti içermekten çok daha öte bir kavramdır ve pek çok yönden konuyu değerlendirmek, sorunu insani bir sorun olarak değerlendirmek gerekmektedir. 
Kızının eline erkek eli değdi için “namus temizleme” adına kızının ölümüne göz yuman anneler, çoğu zaman olumsuz sonuçlara kadar ulaşan gelin kaynana ya da gelin görümce çekişmeleri, birbirleri ile yarışa giren elti çatışmaları, tacize uğrayan bir kadın için bir başka kadının “kısa etek ve askılı giyiyordu, hak etti” ifadesini kullanması, ya da başı kapalı bir kadın için bir başka kadının “medeniyetsiz ya da modern değil” bakış açısı daha fazlası, çevremizde çok sık karşılaştığımız kadının bir başka kadına yaptığı psikolojik şiddet içerikli davranışlardır. Özgüveni olmayan bir kadın, çevresindeki tüm güzel kadınları potansiyel bir tehlike olarak görebilir ve ona zarar vermek ya da onu çevresinden uzaklaştırmak için zarar verici davranışlarda bulunabilir. Evli bir erkekle birlikte olan bir kadının da, dolaylı yoldan da olsa zarar verdiği diğer kişi yine hemcinsidir. Çünkü bu durum diğer kadının mutsuzluğuna sebep olabilmektedir. 
Tüm bu davranışlar bir kadının diğer kadına yönelik gerçekleştirdiği zarar verici eylemlerdir. Toplumda, sosyal medyada ya da pek çok ortamlarda “kadına şiddet” kavramına dikkat çekerken, aslında kadına yönelik şiddetin yine hemcinsinden, bir başka kadından geldiğine de farkındalık kazanmak, kadına genel olarak uğradığı şiddet olgusu açısından büyük önem taşımaktadır. 
Alan yazında özellikle iş hayatında kadının kadına yönelik uyguladığı şiddet içerikli davranışları tanımlayan “Kraliçe Arı Sendromu”, kadının son yıllarda iş hayatında daha fazla yer edinmesi ile birlikte, kadınların en büyük düşmanlarının yine kendi hemcinsleri olduğunu ve kadınlar arasındaki rekabetin kadınların kariyerlerindeki önemli bir engel olduğuna dair kavramları içinde barındıran bir kavramdır. Genellikle iş ortamında cinsiyetçi davranışların çoğunlukla erkeklerden geldiği varsayımı ile birlikte, araştırmalar, erkek egemen toplumlarda başarılı kadınların, kadın astlarının ilerlemesinde çoğunlukla olumsuz rol oynadıklarını göstermektedir. Kariyerinden üst pozisyondaki kadınların diğer kadınların kariyer fırsatlarını geliştirmek yönünde destekleyici tutum sergilemeleri beklenirken pek çok çalışma, üst pozisyondaki kadınların kadın astlarının kariyerlerini yükseltme girişimlerini desteklemekten ziyade karşı çıktıklarını göstermiştir (Derks ve ark., 2011). Yani Kraliçe Arı Sendromu, erkek egemen bir ortamda kadın otorite konumundaysa, diğer kadınlara daha eleştirel ve örtük şekilde zarar verici davranışlar sergileyen kadını tanımlamaktadır. 
Özellikle iş yerinde kadının kadın uyguladığı psikolojik bir şiddet türü olan “Kraliçe Arı Sendromu” davranışının erkek egemen toplumlarda kadınların yaşadığı cinsiyet ayrımcılığına ve sosyal kimlik tehdidine bir tepki olduğu ve “kendini gruptan uzaklaştırma/kendi grubundan uzaklaşma” tepkisi olduğu görülmektedir (Derks ve ark., 2016).  Yani iş yerinde görülen kadının kadına uyguladığı psikolojik şiddetin temelinde, hemcinsine şiddet davranışları sergileyen kadınların kendini gruptan uzaklaştırması, düşük cinsiyet kimliğine bağlı olarak diğer kadınlarla özdeşleşmeme sorunu bulunmaktadır. 
Amerika’da 2014 yılında İşyerinde Psikoloji Şiddet Enstitüsü (WBI) tarafından yapılan araştırmaya göre, işyerinde psikolojik şiddet mağdurlarının %60’ı kadın iken, %40’ının erkek olduğu, saldırganların %69’u erkek iken, %31’inin kadın olduğu görülmüştür. Bu veriler kadınların sadece mağdur değil, saldırgan olarak da yer alabildiklerini göstermektedir. Kadın saldırganların kimlere şiddet uyguladıklarına bakıldığında, hedeflerinin yine hemcinsleri olduğu görülmüştür. Kadın saldırganların %68’i yine bir kadına psikolojik şiddet uyguladığı saptanmıştır. Başka bir ifade ile saldırganlar arasında erkekler her ne kadar yoğun olsa da, hem erkek hem de kadın saldırganların hedefi yine kadınlardır. Erkekler de kadınlar da psikolojik şiddet hedefi olarak kadınları görmektedirler.
ABD’de 1335 çalışanla yapılan araştırmada, psikolojik şiddet olaylarının %84’ünde kadın saldırganların hedefinin yine kadınlar olduğu görülmüştür. Bu mağdurların da genelde yönetsel düzeyde çalışan kadınlar olduğu, kadın egemen işyerlerinde kadın-erkek çalışan sayısının  dengeli olduğu işyerlerine kıyasla daha fazla psikolojik şiddet yaşandığı görülmüştür (Shallcross, Sheehan, Ramsay, 2008).
Sonuç olarak kadının maruz kaldığı şiddet kavramı öncelikli insani olmak üzere, pek çok perspektiften değerlendirilmelidir. “Kadına şiddet”, sadece erkeğin kadına uyguladığı saldırgan davranışlar olduğu bakış açısı kısıtlı ve sınırlı bir bakış açısı sunmaktadır. Şiddetin her türlüsüne olan bakış açımızı geliştirerek, kadın ve erkek kimliklerimizin ötesinde, insan insana ve insanca yaşamayı öğrenebiliriz.  

Kaynaklar: 
Derks, B., Ellemers, N., Van Laar, C. & De Groot, K. (2011a). Do sexist organizational cultures create the Queen Bee?. British Journal of Social Psychology, 50(3), 519-535.
Derks, B., Van Laar, C. & Ellemers, N. (2016). The queen bee phenomenon: Why women leaders distance themselves from junior women. The Leadership Quarterly, 27(3), 456-469
Shallcross, L.-Sheehan, M.-Ramsay, S. “Workplace Mobbing: Experiences In The Public Sector Internationa”,l Journal of Organisational Behaviour, 2008, 13(2), 56-70
 

Yazarın Diğer Yazıları