PSİKOLOG SAADET ELEVLİ

İMPOSTER SENDROMU

PSİKOLOG SAADET ELEVLİ

  • 805

Halk arasında “sahtekârlık sendromu” olarak da bilinen, imposter sendromu, kişinin kendi başarısını hak etmediğini düşünmesi, başarısından ve becerisinden şüphe ederek, kendini “sahtekar”mış gibi hissetmesidir.  Kişinin elde ettiği başarı kanıtlarına ve diğer kişilerin başarı ile ilgili olumlu geri bildirimlerine rağmen, başarısını içselleştirememesi, başarısından şüphe duymasıdır. Bireyin pek çok konuda kendini yetersiz görmesi, elde ettiği başarıları hak etmediğini düşünmesi, elde ettiği başarıları ya da bulunduğu konumu şans eseri elde ettiğini düşünmesidir. 
1978’de ABD’li psikologlar Pauline Rose ve Suzanne İmes tarafından ilk kez tanımlanan İmposter sendromu, başlangıçta belli alanlarda önemli başarılar elde eden kadınlar arasında ortaya konmuş, ancak daha sonra yapılan araştırmalar yetersizlik duygusunun sadece kadınlarda değil, aynı zamanda erkeklerde de olduğu, bir çok profesyonel ortamda ve farklı kültürel gruplarda da görüldüğü ortaya konmuştur. Albert Einstein ölümünden kısa bir süre önce arkadaşına, “Çalışmalarıma gösterilen abartılı saygı beni çok rahatsız ediyor. Kendimi, istemeden sahtekârlık yapan biri olarak hissediyorum.” cümlesini kurmuştur. Bu sendromu yaşayan kişiler arasında iki kez Oscar Ödülü alan, pek çok filmde başarıya imza atan Tom Hanks ve yirmi üç kez Grand Slam şampiyonluğu elde eden tenisçi Serena Williams gibi başarılıları ile ün kazanmış insanlar bulunmaktadır. 
Pek kez Oscar’a aday gösterilen ve pek çok ödül almış olan Michelle Pfeiffer bir röportajında, “Bir sahtekar olduğuma ve bunun anlaşılacağına dair sürekli bir korku duyuyorum ve insanların o kadar yetenekli olmadığımı bir gün ortaya çıkaracaklarını düşünüyorum. Aslında çok iyi değilim. Hepsi koca bir yalandı.” cümlelerini kullanmıştır. Üç Grammy ödülü kazanarak Pulitezer ve Tony ödüllerine adar gösterilen Amerikalı yazar ve şair maya Angelou’nun “On bir kitap yazdım, fakat her seferinde eyvahlar olsun, bu sefer anlayacaklar diye düşünüyorum. Herkese bir oyun oynadım, artık foyamı meydana çıkaracaklar” cümleleri, Facebook operasyon direktörü Sherly Sandberg’in “Bazı günler bir sahtekar olduğum hissiyle uyanıyorum, bulunduğum yerde olmamalı mıydım bilemiyorum” cümleleri, 70’in üzerinde dizi ve filmle aktörlük yapan ve iki dalda Oscar ödülüne sahip olmuş Tom Hanks’in “ Aslında sahtekar olduğumu ne zaman ortaya çıkarıp her şeyimşi elimden alacaklar acaba?” cümlesi imposter sondromuna gösterilebilecek çarpısı örnekler olarak gösterilebilir. 
İmposter sendromu yaşayan bireylerin ortak özellikleri elde ettikleri önemli başarıya rağmen, kendilerini yetersiz ve başarısız hissetmeleridir. Hayatı boyunca herhangi bir başarı elde etmemiş kişilere oranla pek çok konuda başarılı ve yetenekli olan bireylerde görülen bu durum, kişinin mükemmeliyetçi, titiz, ayrıntıcı ve kaygılı bir yapıya sahip olmasından dolayı, her zaman daha iyisine erişmeye çalışan bireylerde çok daha fazla görüldüğü bilinmektedir.  Bu sebeple sıklıkla depresyon ve kaygı bozukluğunun da eşlik ettiği gözlenmektedir. Bu bireylerin daha içe dönük, değerlendirilmeye karşı daha hassas davrandıkları ve hata yapmaktan önemli oranda korktukları, yaptıkları herhangi önemsiz bir hatayı bile yetersizlik olarak yorumlayıp, aşırı genelleme yaptıkları görülmektedir. 
İmposter senromunun belirtileri şu şekilde özetlenebilir;
-Bireyin elde ettiği başarı kanıtları olmasına rağmen, kendini başarısız ve yetersiz hissetmesi
-Bireyin sahip olduğu şeyleri hak etmediğini düşünmesi
-Bireyin elde ettiği önemli başarılarına, insanların verdiği olumlu tepki ve tebrikleri abartılı bulması
-Bireyin elde ettiği başarıların bir şans ya da tesadüf eseri olduğunu düşünmesi
Çocukluk döneminde kişiye başarılı olması yönünde aile içerisinde fazla baskıcı tutum sergilenmesi, bireyin başarısının çok fazla övülmesi ya da tam tersi başarısız olduğunda da sürekli yerilmesi, kişinin başarılarının çocuk fazla övgü ve takdir edilmesi sonucu, bireyin en iyisi olması gerektiğini düşünerek mükemmeliyetçi bir tutum içerisine girmesi importer sendromunun gelişmesine etki ettiği düşünülmektedir.  Aynı zamanda, aile ve çevre tarafından kişiye karşı sürekli eleştirel şekilde yaklaşılması, bireyin ilerleyen dönemlerde kazandığı başarı ve ödülleri hak etmediği düşüncesine sahip olmasına neden olabilmektedir. Bu sendromu yaşayan kişilerin çocukluk döneminde çok fazla baskı altında yetişmiş olabilecekleri, aile ve çevresi tarafından sürekli başkaları ile karşılaştırılarak başarı elde etmeye ve diğerlerinin saygısını bu şekilde kazanmaya koşullanmış olabilecekleri, başarı ile ilgili örselenme yaşantılarına sahip oldukları yönünde görüşler bulunmaktadır. 
Keyifli bir hafta dileğiyle…
[email protected]

Yazarın Diğer Yazıları