Prof.Dr.Ercan BALDEMİR

Yüklerinizi Atın

Prof.Dr.Ercan BALDEMİR

  • 808

İnsan fiziki çevreden ziyade sosyal çevrede yaşar. Oturduğunuz ev, yaşadığınız coğrafya, ekonomik durum; elbette bunların hepsi de önemli faktörlerdir. Ama bunlardan daha önemli olan ise sosyal çevredir.
Peki nedir bu sosyal çevre?
Önce anneniz ve sonra ailenin diğer fertleri. Babanız, varsa sizden önce, kardeşleriniz. 
Sizinle yaşayan veya size yakın olan akrabalarınız. Nihayet zamanla oluşan ve sık sık değişime uğrayan arkadaşlarınız.
Evet sizin sosyal çevreniz bu.
Bu sosyal çevre içerisinde ne kadar mutlusunuz?
Bu sosyal çevre içerisindeki kimi figürler size yüktür, kimileri ise yükünüzü hafifletir.
Size yük olanlardan kurtulabildiklerinizden kısa zamanda kurtulmaya bakın. Maalesef kurtulamadığınız veya sırtınızdan atamadığınız yükleriniz de olacak. Onları da hem fiziken hem de ruhen hafifletmeniz lazım.
Çok farklı insan yapıları var. 
Sorumluluk sahibi insanlar hep sorumsuzların yüklerini taşırlar. Öyle yoğun bir sorumluluk duyguları var ki; bu yükler ne kadar ağır olursa olsun onu taşımak zorunda hissederler kendilerini.
Bir gün bir dükkanın duvarında şu yazıyı okumuştum:
“Akıllı olup dünyanın derdini çekeceğine, deli ol dünya senin derdini çeksin.”
Ama işte bu kontrolümüz altında olan bir şey değil. Ya akıllıyız, ya da deli.
İnsan değişemiyor. Ya da böyle bir değişim daha tehlikeli ve başka sorunlar çıkartıyor insanın karşısına.
Evet bir sosyal çevre içerisinde yaşıyoruz. Ama bazı zamanlar oluyor ki, yalnızlığımızı iliklerimize kadar hissediyoruz. Face’de binlerce arkadaşımız, istegramda da bir o kadar. Telefon rehberimiz yine binden fazla isimle dolu.
Yine de yalnızız. 
Hem yalnız hem de yükünüz ağır ise, işte o zaman yanmaya başlarsınız, eriyip kül olana kadar.
Ne gençlik, ne de para pul, şöhret size çare olamaz.
Bir tek dilek hakkın var ne dilersin deseler. Düşünmeden söyleyebileceğim tek şey “mutlu olmak”tır. 
Mutsuz; genç, yakışıklı, zengin ve yalnız olmaktansa, mutlu; fakir, yaşlı, çirkin olmayı tercih ederim.
Eminim hepiniz de böyle düşünüyorsunuzdur.
Demek ki bunların çok da bir kıymeti yokmuş.
Fakat asıl sıkıntı bunlar varsa mutluluğun olacağına inançtır. Bunlar yoksa, mutluluk da yok.
Gerçekten öyle mi bilmiyorum.
Bazen bir orman köyünde doğup, medeniyetten ve yalancı, riyakar sosyal çevreden uzak, araba, uçak, jakuzi, hatta duş seti ve musluğu olmayan, bunların varlığını dahi bilmediğim bir coğrafyada büyüse idim, acaba daha mutlu olabilir miydim diye soruyorum kendime.
Bunun cevabı çok zor. Ama cevap verebildiğim tek şey; bizi mutsuz eden yüklerden kurtulalım. 
Çöp evler gibi bizim atamadığımız yüklerimiz de kokmaya başladı artık.
 

Yazarın Diğer Yazıları