Prof.Dr.Ercan BALDEMİR

STOCKHOLM SENDROMU

Prof.Dr.Ercan BALDEMİR

  • 861

Bu sendrom adını 1973 yılında İsveç’in Stockholm şehrinde meydana gelen sıradan, başarısız bir soygun girişimi olayından almaktadır.
Bir bankayı soymaya kalkan soyguncular, kuşatılınca bankada bulunan 4 kişiyi rehin almışlar ve altı gün boyunca onları rehin tutmayı başarmışlardır. Rehineler kurtarılmaya aktif olarak direnmiş, soyguncuların aleyhine tanıklık etmemiş, hatta para toplayıp savunmalarına yardımcı olmuşlardır.
Olay sonrasında rehinelerin, soygunculara karşı şefkat ve empati kurma gibi olumlu duygular besledikleri ortaya çıkmıştır. Psikoloji dünyasında bu sendrom, rehinelerin kendisini rehin alan kişiye sadakat gösterme, duygusal olarak bağlanma, empati kurma ve onlara yardımcı olma noktasına gelme haliyle açıklanır.
Rehine, şiddet görme ihtimaline dair yaşadığı yoğun kaygı ve hayatta kalma endişesi ile bir çeşit savunma mekanizması geliştirebilmektedir. Dış dünyadan soyutlanan rehine, temel ihtiyaçları için kendisini esir tutan kişiye muhtaç olduğunu bilmektedir. Rehine, bu sebeple kendini o kişiye bağımlı hisseder ve onun yaptığı küçük iyilikler dahi gözünde büyüyebilir. Böylece onu esir tutan kişiyle bağ kurmaya başlayabilir ve kendisini onun yerine koyarak onun gözünden olaylara bakabilir ve hatta ona hak verebilir. Kolluk kuvvetleri veya herhangi birileri tarafından yapılacak kurtarma operasyonu da rehine için tehlikeli bir durum haline gelir. Böyle bir girişimin kendisine zarar verebileceğini düşünerek paniğe kapılabilirler. 
Stockholm sendromu, çok büyük duygusal ve psikolojik baskı anlarında ortaya çıkmaktadır. Cismen esir edilen birey, bu süreçte artık ruhen de esir haline gelir. Stockholm Sendromu’nun neden ortaya çıktığı kesin olarak bilinmese de bazı uzmanlara göre; bu sendromun temel motivasyonu, hayatta kalma güdüsüdür. Stockholm Sendromu ile ilgili yayımlanan bir raporda, hayati tehlikelilik durumu, dış dünyadan soyutlanmışlık, bulunduğu ortamdan kaçamayacak halde olmak veya kaçılamayacağına inanılan durumlarda ve saldırganın kimi zaman arkadaşça ve yakın davranışlar sergilemesi durumunda rehine olan bireylerin onu esir eden kişi veya kişilerle özdeşlemeye yatkınlık gösterdiği belirtilmektedir.
Stockholm Sendromu, sadece soygun, rehin alma olaylarında değil, eşinden şiddet gören kadınlarda, istismara uğramış çocuklarda ve yetişkinlerde, savaş esirlerinde ortaya çıkabilmektedir. Bunun yanı sıra yoğun dini veya siyasi baskılar uygulanması durumunda, uzun süren hapishane deneyimlerinde ya da ev hapsine maruz bırakılma durumlarında da ortaya çıkabilir. 
Küçük bir iyiliğe karşı yoğun minnet duygusu yaşamak, rasyonalizasyon ve empati,  istismarcı bireyin ihtiyaçlarına karşı aşırı duyarlılık, istismarcı şiddet davranışını azaltmasını umarak onu memnun etmek için çabalamak, kendi bakış açısını kaybederek dünyayı istismarcının gözünden değerlendirmeye çalışmak ve ona hak vermek, istismarcıyı kurban olarak görmek ve şefkat, sadakat duyguları beslemek, hayatta kaldığı ve öldürülmediği için minnet duyguları beslemek gibi belirtileri vardır.
Beni etkileyen bir olaydan dolayı bu hafta bu yazıyı yazdım. Üzüntümü kağıda döktüm sadece.


 

Yazarın Diğer Yazıları