Kamil Oktay (Fethiye Müftüsü)

EBEDİ YURT AHİRET.

Kamil Oktay (Fethiye Müftüsü)

  • 956

Böyle bir cuma günüydü. Peygamberimiz (s.a.s) minberde iken bir adam mescide girdi ve onun konuşmasını keserek, “Ey Allah’ın Resulü, kıyamet ne zaman kopacak?” diye sordu. Sahabe, soruyu soran kişiye susmasını işaret ettiyse de o, aynı soruyu üç kez tekrarladı. Efendimiz, namazı kıldırdıktan sonra, “Kıyametin ne zaman kopacağını soran kişi nerede?” dedi. O adam, “Benim, Ya Resulallah.” diyerek cevap verdi. Peygamberimiz, “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. O adam, “Benim çok fazla amelim yok. Ancak ben Allah ve Resul’ünü gerçekten seviyorum.” dedi. Bunun üzerine Resulullah Efendimiz, “Kişi sevdiğiyle beraberdir, sen de sevdiğinle beraber olacaksın.” buyurdu. (Tirmizî, Zühd, 50.)
Doğru soru; biz kıyamete ne kadar hazırız?
Allah Resulü (s.a.s), bu hadisiyle o büyük güne, hesap vaktine daima hazırlıklı olmamız gerektiğini vurguluyordu. Kıyametin ne zaman kopacağından çok daha önemli olan, bizim ona ne kadar hazır olduğumuzdu. Kıyamete hazırlık ise, Rabbimizi ve peygamberimizi gönülden sevmekten, Allah ve Resûlü’nün istediği doğrultuda bir hayat sürmekten geçiyordu. 
Ahiret yurdu ebedidir.
Öldükten sonra dirilmeye, mahşere, hesaba, ahiret gününe iman etmek, dinimizin temel esaslarından biridir. İnancımıza göre mebde yani her şeyin Allah tarafından yoktan yaratıldığı, meâd yani bâkî olan Allah dışında her şeyin bir gün yok olacağı inancı birbirinden ayrı düşünülemez. Varlığın hakikatini, hayatın anlamını, yaratılışın gayesini bilmeyen, ölümü, ölüm ötesini, yeniden dirilişi, kıyameti, hesabı, ahireti anlayamaz. Ahiretin, bizim ebedî yurdumuz, sonsuz ikamet mahallimiz olduğunu kavrayamaz.
Rabbimiz, Kerim Kitabımızda, anlamsız ve gayesiz yaratılmadığımızı, başıboş bırakılmadığımızı, ölümle birlikte yepyeni bir hayata doğacağımızı bizlere haber vermektedir. Dünyanın bizler için aldatıcı bir meta olduğunu sıklıkla hatırlatmaktadır. Hayatın dünyadan ibaret olduğu fikrinin, kişiyi inkâra sürükleyeceğini bildirmektedir. Ahireti yok sayan bir dünyanın oyun, eğlence, gösteriş ve övünmeden ibaret olduğunu vurgulamaktadır. 
Kimseye zerre miktarı haksızlık yapılmayacaktır.
Fâni olan dünya hayatı, ebedî ahiret hayatına giderken konakladığımız geçici bir menzildir. Bizler, ebedî yurdumuzu, ahiretimizi bu dünyada kazanacağız. Dünya bir imtihan yeriyken, ahiret hesap, sırat, mizan, cennet ve cehennem safahatıyla hakikatin ve mutlak adaletin zuhur edeceği yerdir. O gün, dünya hayatında yaptığımız her hayrın mükâfatını göreceğimiz gibi, işlemiş olduğumuz her günahın da hesabını vereceğiz. 
Bu şuurla hayatını tanzim eden bir kişi, sürekli kendini hesaba çekecektir. Allah’ın huzurunda vereceği hesabı düşünecek, haramdan, günahtan, kötülükten uzak durmaya çalışacaktır. Şerrin kilidi, hayrın anahtarı olmak için çabalayacaktır. Helâl, sevap ve iyilik peşinde bir hayat sürme idealinde olacaktır. Bu inanç ve anlayışın yerleştiği bir toplum da elbette barış, huzur ve güven toplumu olacaktır.
Unutmayalım ki; cennet, tohumunu bu dünyada ektiğimiz bir bahçedir.
Mizanda salih ameli ağır basanlar, ahirette kurtuluş ve felaha ereceklerdir. İyilikleri hafif gelenlerse, kendilerine yazık etmiş olduklarını itiraf edeceklerdir. Unutmayalım ki; cennet, tohumunu bu dünyada ektiğimiz bir bahçedir. Cehennem ise, ateşini bu dünyadan götürdüğümüz bir ocaktır.
Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Haşr, 59/18.)
Son Peygamber Hz Muhammed (s.a.s)in duasıyla bitirelim. “Allah’ım! Ebedî yaşayacağım ahiret hayatımı benim için hayırlı eyle! Hayatı her türlü iyiliği artırmama vesile kıl! Ölümü de her türlü kötülükten kurtuluşuma vesile eyle!” (Müslim, Dua, 71.)  Âmin. 

 

Yazarın Diğer Yazıları