Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

TARİHTEN BUGÜNE YANSIYAN HAZİN BİR AŞK HİKÂYESİ

Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

  • 692


GERMENICIA GÜZELİ- ROMAN- ALİ AVGAN
Arkeoloji, mitoloji, teoloji, felsefe, epistomoloji derken tarihten gelen hazin bir aşkın öyküsü. Kahramanmaraşlı yazar Ali Avgın' ın muhteşem GERMANICIA GÜZELİ adlı romanını bir solukta okudum. Roman kurgusu açısından olayların ve konuların  birbirine bağlanması, son derece güzel bir sürükleyicilik kazandırıyor romana. Arkeolojiden bir giriyorsunuz kaza kaza geldiğiniz noktada hazin bir aşkın tam ortasında buluyorsunuz kendinizi. Keyifle, merakla, yeni bilgiler kazanarak okudum romanı. Ali Avgın dostumu kutluyorum. Arkeolojiden başlayıp yaşadığı kentin daha iyi tanınmasına üst seviyeden bir katkı sağlamanın yanısıra, bilimsel çalışmaları, yaşamın olağan bazen de olağanüstü akışıyla harmanlayarak, iyice de bir yoğurarak keyifle okunan bir edebiyat eseri olarak sonuçlandırmayı başarmış. Kutluyorum gerçekten. Bizzat tanısmaktan da mutlu oldum.
Roma imparatorluğu' nun ilk  döneminlerinden başlayarak, yakın dönemlere kadar anlatılan, Kahramanmaraş, Antakya, Tarsus, Kapadokya bölgelerini içine alan kayıp bir kentin, Germenicia' nın günyüzüne çıkartılması çalışmaları çercevesinde tarihsel, dinsel, mezhepsel gelişmelere de yer veriliyor ve Hırıstiyanlıkta halen daha devam eden kimi farklı bakış açılarına da yer verilip, aralarındaki çekişmeler anlatılıyor.
Kitapta tarihsel olaylar, biraz da bilimsel ve tarihsel, dinsel bilgilere dayanarak anlatılırken, yaşamsal deneyimlere dayanan " yaşam bilgeliği " de es geçilmiyor ve tarihsel bilgiler çerçevesinde olaylar anlatılırken, ara ara bugüne de göz kırpılıyor. Yazar romanda geçen kahramanları konuştururken arka planda kendi bakış açısını, inanç sistemini, dünya görüşünü de okura duyurmuş oluyor. Geçmişte olsnları anlatırken, bugün de daha doğrusu her zaman nasıl olunması gerektiğini de sezdiriyor. Özellikle de sanat, edebiyat alanında her zaman geçerli olacak yaşam bilgeliği ürünü görüşlerini, roman kahramanlarının ağzından sanata, edebiyata gönül vermiş olanlara duyurmuş oluyor.
Roman kahramanlarından mozaik ustası Arkas Usta' nın,  çırağı Antinius' a mozaik sanatı üzerine öğütleri de, bugün ve gelecekte sanatın olması gereken temel kurallarıdır. " Bu gibi sanatlar yalnız başına öğrenilmez. Usta çırak yoluyla öğrenilir . Ancak şunu iyi bilmelisin ki, verenden çok alan mahir olmalı. Bu işler her ne kadar el marifetiyle yapılıyorsa da işi gören gönüldür. Hislerinle birlikte bütün ruhunu sanatına katmazsan o yaptığın eser ruhsuz olur. Ruhsuz bir eserin de cesetten farkı olmaz."     
Bunun gibi gerçek sanatın ve sanatçının nasıl olması gerektiğini çoğu yerde satır aralarında görülmez bir kalemle kalın çizgilerle vurguluyor . Hele ki sanatta " Düşünmek yetmez. Düşünmek, ilham geldikten sonra iş görür." ifadesi tam da benim sanat anlayışımı yansıtıyor. 
Bu romanı da büyük keyifle okuyup bitirip, yazarına " yüreğine kalemine sağlık" diyecekken aklıma geldi. Bu güzel esere ruhunu katmış mıydı yazar? Onu da yine satırların arasından ve kitabın genelinden görünmeyen satırlarda görebildim " Arkeoloji, sanat, usta, çırak, mozaik falan hepsi hikâye pardon roman. Asıl olan fani olanın ardındaki mutlak ve her an bizi koruyup kollayan İlâhi Adalet "
Bir de mozaik ustası Arkas Usta, öyle şekiller veriyordu ki mozaiklere, yaprak yapmışsa örneğin yaprakların hışırtısı, kuş resmi yapıyorsa kuş sesleri duyuyor gibi oluyordu seyredenler. Çok doğru ben de okurken pastane sahibi Atila beyin önündeki tezgahtan dondurma kokusunu aldım(!)

Yazarın Diğer Yazıları