
SÖZCÜKLERLE YOLCULUK
Coşkun Karabulut / Kültür Sanat
Yaşamını sözcüklerle haşır neşir olarak sürdüren biri olarak yazma eyleminin bana verdiği hazzı başka hiçbir yerde ya da eylemde bulamam. Yazmaya oturduğum zaman aklımda belli bir konu olsa bile, o konuyu ifade etmeye çalışırken aldığım yol, kıtalar keşfetmeye giden gezginlerin yolları kadar gizemlidir. Bu yollarda ilerlerken gördüğüm manzara beni hayretlere düşürür. Öyle mutlu olurum, öyle haz alırım ki, yazı bittiğinde hipnozdan uyanır gibi olurum. Üzerimden tonlarca yük kalkmış gibi , kuş gibi hafif hissederim kendimi. Bir de her yazıdan sonra kırklanmış hissederim kendimi tertemiz.
Sözcüklere saygım sonsuzdur. Onları; insanları kandırmak, aldatmak, üzmek, ezmek ve maddi çıkar kazanmak için kullanmadığımı bildiklerinden, sözcükler de bana saygı duyar ve yazma eylemi için çıktığım yolda jestlerini yaparlar. Öyle muhteşem yerlerden götürürler ki, yazı bitene kadar mest olurum. Bana yaptıkları bu güzellikten dolayı sözcüklerin mutlu olduğunu gözlerinden okurum.
Sözcükler ve ben onurlu, dik duruşlu, saygı, sevgi ve bilgi dolu yüksek insan kalitesine ulaşmak için çıktığımız yollarda neylersek güzel eyleriz. Bundan büyük mutluluk mu olur?
İNSANLARI KULLANMAYIN
Her yaptığı işte bir şeyler bekleyen hesap kitap sahibi insanlardan oldum olası uzak durmaya çalışırım. Günlük en sıradan davranışlarında bile sizin hiç aklınıza gelmeyen beklentiler içine giren, daha ilk adımda beş on adım ilerinin hesabını yapan insanlar ürkütür beni. Çünkü bunlar sizinle dostane ilişki içindeymiş gibi gözükürler ama bütün amaçları sizi kullanarak neler elde edebilecekleridir. Size selam vermeleri, yanınızda yer almaları, aynı fotoğraf karesinin içine girmeleri hep bir hesap kitap dahilindedir. Sizin aklınıza bile gelmeyen hesaplarla uğraşır dururlar. Kullanırlar sizi . Daha doğrusu kullandıklarını düşünürler. Ama bir ömrü böyle hesaplarla heba etmeye değer mi bilmiyorum.
Öylesine çoğaldı ki bu gibi davranışlar, artık kiminle yüz yüze gelsem “acaba niyeti nedir ?” diye içimden sormadan edemiyorum. “Keşke düşündüğüm gibi çıkmasa” diye de dua ediyorum elbet. Çünkü “kullanılmak” bir insana reva görülecek en yakışıksız durumdur. Sevgi, saygı, nezaket , yardımlaşma gibi kavramlar karşılıksız ve çıkar beklemeden gönülden yapılan davranışlar olmalıdır. Eğer bu gibi kavramların içine makam, mevki, para gibi maddi beklentileri koyarsanız, insan olmanın yüce değerlerini erezyona uğratmış olursunuz. Ve sonunda birbirine güvenmeyen kalabalık bir yalnızlar yığınıyla karşı karşı kalmış oluruz.
Gözleri görmeyen bir insanı yolun karşısına geçirmek, yaşlı birinin koluna girip kalkmasına yardımcı olmak, bir dostu hastanede ziyaret etmek, huzurevindeki yaşlılarla sohbet edip yalnızlıklarını gidermek, darda kalmış bir dostu sıkıntıdan kurtarmak yani iyi niyetle yapılmış insani davranışların hiç birinin maddi bir karşılığı olamaz ve olmamalıdır. Eğer bu davranışlar hesap kitap yapılarak maddi beklentiler içine girilerek yapılıyorsa çok yazık. Üç kuruş maddi çıkar elde edeyim derken bütün insanlığa kara bir leke sürmüş oluruz.
Bir durum neyi gerektiriyorsa, o durumun gerektirdiği davranışı gözümüzü kırpmadan yapıyorsak güzeldir. Düşünüp taşınıp hesap kitap yaparak davrandığımız taktirde işin içine epeyce yabancı madde girmiştir ve bu yabancı maddeler ilişkilerimize de yansıyarak yabancılaşmış ilişkilerle hem kendimizden hem karşımızdakinden uzaklaşmış toplum içinde yaşayan tuhaf yabancılar olarak bir ömür heba edip gideriz.