Afi Can

 X. Haçlı Seferi

Afi Can

  • 793

Bu gelen III. Cihan harbinin değil,  X. Haçlı seferinin ayak sesleri….

Son küresel gelişmelere, basit bir örnek vererek başlamak isterim. 

Troy filminde, Mycen kralı Agamemnon Truva önüne geldiğinde, Truva prensi Paris, Agamemnon'un kardeşi Menelaus'u bire bir düelloya çağırır ve der ki ; "kim kazanırsa Helen'i o alsın..." tabi bu Menelaus'a hakaret, Menelaus teke tek savaşı kabul etmek ister ama Agamemnon der ki;
"Buraya senin karın için gelmedim..."

O savaş gemileri buraya Gazze için gelmiyor arkadaşlar, ya bizim için geliyor ya da İran için... Eğer bir truva atı numarası daha yemezsek, gelenler bize geldilerse, geldikleri gibi gidemezler!!! Daha önceki  VIIII Haçlı ordusunun gidemediği gibi…

İran'ın, dahil oluruz söylemini tehdit zanneden insanlar, Türkiye'nin sesinin bu kadar gür çıkmasına şaşıranlar,tarih bilmez kimseler.

İran gibi ülkeye de daha dünkü devlet muamelesi yapmış dangalaklar görüyorum. Tüm Haçlı seferlerini durduran Türklerden bi haber sayıyorum. 

79 yıllık bir ülke İsrail,147 yıllık bir ülke Amerika ve köklü batı devletleri bu sefer Bizans yerine bu iki dangalağı koymuşlardır. Tarihi savsata sanan bu yeni yetme ülkeler Bizans'ın yıkılmasından bi haber gibi davranmakta ve batının yeni piyonu olmaya gönüllü olmaktan çok öte bir de hevesli görünmekteler. Yazık bunlara… Latinlerin yardımı kendilerine pahalıya mal olacak, nasıl ki Kudüs seferleri bahanesi ile Ortodoks Bizans yıkılıp Katolik bir Latin devleti kurulduysa, Yarın bunların başına da benzer şeyler gelecektir. 

İran, Irak değildir. Yani İsrail'in çapının yeteceği devletlerle,top diye oynar.

İran, Filistin'lilerin kara kaşına, gözüne olaya dahil olmuyor. Rusya'nın iteklemesi ile ve İsrail'in yayılmacı tehdidiyle ilgileniyor. Tarih boyunca Antakya,Urfa dahil kurulmuş olan Haçlı devletlerinin sonuncusu ve en güçlüsü olan İsrail'in karşına yine  I. ve II.Kılıçaslanlar, II. Mesut, Selahaddin Eyyübi, Hasan Sabbah gibi yeniden bir ve diri olarak çıkacaklardır. 100 yıldan fazla yakın,orta ve uzak doğuda tutunamayan batılıları işin sonunda yine aynı akıbet,aynı hezimet bekliyor adamlar bağıra bağıra bunu söylüyor. Amerika, İsrail'in hop diye ezebileceği Filistin'e karşı göndermiyor ordularını… Başlarına gelecekleri onlar çok iyi biliyorlar. Haçlılar,Türkler,Kürtler,Persler,Araplar var iken asla sağ çıkamazlar.

İran, 90 milyon nüfusu ve savunma sanayisi yatırımlarıyla güçlü bir ülkedir. ABD'siz bir İsrail ile top diye oynar. Kaldı ki ABD'nin bakmayın orada atlamasına, ABD işin içine İran girerse anında İsrail'i satar. Hiçbir ABD'li İsrail'li dangalaklıkları yüzünden eşinin dostunun ortadoğu'da savaşa gitmesine izin vermez.

Irak işgalinde anormal sebeplerle kamuoyunu ikna etmişti. 
Bu sefer karşısında güçsüz bir devlet bile olmayan devlet yok, geleneği olan yüzlerce yıl bölgede söz sahibi olmuş bir devlet var. 

İran, müthiş silah sanayisine, über teknolojiye sahip olmayabilir. Ama asker gücü korkunç. Envanterinin büyüklüğü hakkında fikir yok. 

İsrail, Gazze'ye girerse hemen savaş ilan etmeyecek tabiki. Bu tehdit, İsrail'in bölgede dengeleri ne kadar zorladığını, ve onu durdurmaları için birşeyler yapması gerektiklerinin yoksa ortalığın daha da karışacağının belirtilmek istenmesi. 

İsrail Gazze'ye girer ve bunu sürdürürse, Rusya'nın bir işaretine bakar, İran'ın İsrail'i vurması. Filistin'e asker göndermesi..

Geri dönelim tarihsel sürece,

Batı'nın yani Haçlıların Kudüs'e ulaşmasını Türkler engellemiştir. Türk topraklarından Kudüs'e ulaşamayacağını anlayan kan emici batı,İtalya üzerinden Kudüs'e ulaşmıştır. Müslümanların muzaffer komutanı Selahaddin Eyyubi'yi hesaba katmamıştır. Kudüs'ün fatihi tek bir damla kan dökmeden onları kovmuştur. Kuyruk acıları halen taze ve kuvvetlidir. Kendisi Şam’da vefat etmistir. Benim de kabrini ziyaret etme mutluluğuna eriştiğim Muzaffer Müslüman bir komutandır kendisi…  Haçlı seferlerinden sonra Avrupa’da adından efsane olarak bahsedilmiş, kitaplara konu olmuştur.
“hocam Allah Resulünün miraca çıktığı Mescid-i Aksa ecnebilerin elinde tutsak iken, Hz. Ömer’in emaneti Kudüs esirken, benden nasıl gülmemi isteyebilirsiniz?” lafı da müslümanlar için güzel bir derstir.

Dante'nin cehenneminin ilk dairesi. Burada iyi insanların ruhlari vardır ama hristiyanlıktan önce yasadıkları için vaftiz olamamışlardır. Asil cehennem buradan sonra başlar.Daireler aşağıya indikçe daralır, karanlıklaşır,cezalar ağırlaşır. Diyerek ismen bahsettiği komutandır.

Mısır'da,Fatimiler'in kurduğu şii teolojisi esaslarına göre eğitim veren ezher medreselerini sünnileştiren ve günümüze kadar sünni islam dünyasında etkin bir üniversite olmasını sağlayan komutandır.

Kısaca hayatına bakalım.

(1138 - 1193) Mısır, Suriye, Yemen ve Filistin Sultanı ve Eyyubi hanedanının ilk hükümdarı. Kudüs’ü haçlılardan alarak (2 ekim 1187) kentte 88 yıl süren frank işgaline son vermiş bir isimdir Eyyübi.

Şimdi anlatacaklarımı,bir tarihi şahsiyeti tarafsız algılamak adına not etmek gerekir. 
Selahaddin son derece kültürlü, sanat, edebiyat ve bilime düşkün. sanatçıları ve bilimadamlarını koruyan, karar almada despotluktan kaçınan bir devlet adamı, çağın önde gelen türk düşünürlerinden beha-ed din'in yakın dostu , emirlerinin küstahlığa varacak çıkışlarında bile öne sürdükleri fikirleri sabırla dinleyen, emrine karşı gelerek kale teslim eden emirlerine bile ceza vermeyen bir komutan olur.

Fethettiği yerlerde halka son derece iyi davranarak ve tutsak aldığı sovalyeleri serbest bırakarak batılıların saygısını kazanmıştır. Bir keresinde kuşatması altında bulunan bir kalede yapılan bir düğünü sabote etmemek için mancınıkların düğün töreninin yapılmakta bulunduğu burçları hedef almamasını emretmiştir. Ancak bunları merhametinden ziyade üstün siyasi öngörüsü nedeniyle yapıyor olması daha olasıdır. Selahaddin veya oğlu el-melik tarafindan el-haravi'ye yazdırılmış bir askeri risalede: 

"savaşcı olmayanlara karşı gösterilen şevkat bir güç gösterisi olarak kullanılabilir ve düşmanın gözünün yıldırılmasında etkili olabilir" denmektedir.

nezakette doruğa vardığı an ise yafa önlerinde yok etmek üzere kuşattığı arslan yürekli Richard'ın atının vurulması üzerine savaştaki ustalık ve cesaretine hayranlığının bir ifadesi olarak ona savaşa devam edebilmesi için iki arap atı yollaması olmuştur. 

Öte yandan tarikat şovalyelerine karşı müsamaha göstermemiştir. Bunun nedeni örgütlü düşmanın yılmasını sağlayabilmektir. Kendini kontrol edemediği tek hadise tutsak aldığı Chattillon(reynald de chattillon)'lu Renaud'un çadırına getirildiği andır:

"haçlı kuvvetleri ile müslümanlar arasında ne olursa olursa olsun düşmana ve değerlerine karşı gelişmiş bir saygı bulunmaktaydı. Bütün bu tarihi şahsiyetlerin içinde kural tanımayan, değerlere saygısız, yağmacı ve acımasız yegane kişi olan bu fransız küçük şovalyesi, antakya prensi raimondi'nin dul eşi Constance'ı ayartarak prensliği ele geçirdikten sonra hiç bir otoriteyi tanımaz hale geldi. Davranışlarıyla barışın tesisine engel oldu. Hz. Muhammed'in mezarını bile soymaya teşebbüs etti. Seneler süren inişli çıkışlı macerası Selahaddin'in çadırındaki diğer soylu esirlerin arasında son buldu. İnancı gereği Selahaddin ona "tövbe etmesini yoksa canından olacağını buyurdu. O ise gülerek selahaddin'e "asıl sen hristiyan ol. Eğer ona inanırsan senin için hazırlanmakta olan ilahi lanetlenmeden kurtulursun cevabını verdi. Selahaddin'in tepkisi ani ve sert oldu.Kılıcı kimse ne olduğunu anlamadan Renaud'un başını kopardı. Sultan diğer soylulara döndü ve şöyle dedi:
"kral kralı öldürmez, ama bu adam hainlikte ve küstahlıkta çok ileri gitti" 

2 ekim 1187'de selahaddin kudüs fatihi olarak şehre girdiğinde önceden hıristiyanlara verdiği sözü tuttu ve şiddetten kaçındı, 1099 yılındaki katliamların öcünü almaya kalkmadı. Tek bir hıristiyan öldürülmedi, hiç bir yağma yapılmadı. Bunu islamı propogandanın bir unsuru kılacak şekilde yüksek islami prensiplere bağlamaksa gerçekçi görünmüyor. Amin Maaluf gibi yazarlar bize islam ordusu içerisindeki köktenci kanadın haçlı istilasında dökülen kanların öcünün alınmasında ısrarlı olduklarının ve bu hususta hükümdar üzerindeki baskılarını hiç kesmediklerinin ipuçlarını veriyorlar. Selahhaddin’in kendisine yakınlığı bilinen (ridley scott’un çizdiği tıfıl karakterin aksine o topraklarda büyümüş ve o günlerde 50’lerinde bulunan) ibelin’li balian’ı eşini kurtarmak üzere surların içine salmasını bu noktada çok manalı buluyorum. Selahaddin ile Balian arasında bu iznin verilmesi sırasında geçen diyaloğu hiç bilemeyeceğiz. Ama kendi ordusu içindeki aşırı uçları, kana kan isteyenleri durdurmak için balian’ı şehre girmesine bile bile gözyumduğunu düşünmek çok uzak bir ihtimal olmasa gerek. Amin Maaluf’un naklettiği bir anekdot bütün bu varsayımı destekliyor:
"yaklaşık yüz yıl süren haçlı egemenliğinden sonra, 2 ekim 1187'de, tam da müslümanların Hz. Muhammed'in Kudüs'ten göklere yükselmesini kutladıkları günde Selahaddin Eyyubi kutsal kent'e girer. Kesin emir vardır: batılı olsun, doğulu olsun hiçbir hristiyan rahatsız edilmeyecektir. Selahaddin'in İbelin'li Balian'la yaptığı anlaşmaya göre, esir olduklarına göre haçlılar fidye ödeyecektir. Fakir hıristiyanların fidyesinin ödenmesinde problem çıkar. Selahaddin yaşlı, dul ve yetim haçlıların fidyesini kaldırır. Paraya hiç önem vermemesiyle bilinen Selahaddin'in hazinedarları ise mutsuzdur. Selahaddin onlara şöyle der: "hıristiyanlar her yerde bizim iyiliklerimizi anlatacaklardır."

Onunla ilgili şöyle bir hikaye mevcut: Eyyubi Kudüs'ü aldıktan sonra aslan yürekli Richard sefere çıkar ve Kudüs'e saldırır. Uzun süren savaşlardan sonra Richard Kudüs'ü alamaz fakat düşmanına da hayran kalır.Sonra Richard dönüş yoluna çıkmadan önce yanına gider ve Selahaddin'e "yenemeyeceğim kişilerin de olduğunu öğrendim" der.Buna karşılık Selahaddin'de "ben de gücümün sınırsız olmadığını öğrendim" diye cevap verir..
..

Kudüs'ü haclilardan geri almasının ardından, doğudaki Hristiyan krallıklara yardim amaci ile İngiltere ve Fransa'nın bir bölümünde 1188 yılında toplanan taşınabilir ve taşınmaz malların %10'luk kısmına tekabul eden verginin isim babasi. İngilizce "saladin tithe" olarak anılan bu vergi Selahaddin Eyyubi isminin Avrupalı sıradan halkin imge dünyasında kalıcı bir yer edinmesinde önemli rol oynamıştır.

Selahattin Eyyubi'nin haçlıları Kudüs'ten çıkarması üzerine; bir arap şair: "arap milleti, türklerin devletiyle yüceldi. ehl-i salib (haçlılar) davası eyyub'un oğlu tarafından perişan edildi." demiştir.

En etkileyici fikri ise, en azından benim için, kudüs ile ilgili düşünceleridir. 1. haçlı savaşı sonucunda kudüs' ü ele geçiren haçlılar, büyük katliamlar yapmışlar. rivayetlere göre; askerler dizlerine kadar kanla dolmuş sokaklarda, önce dua eder sonra katliama devam ederlermiş. bu kadar kanlı bir işgal sonrasında, Selahaddin Eyyubi yemin etmiş. Kudüs'ü bir damla kan dökmeden tekrar müslümanların yapacağına dair. Tahmini 70 yıl haçlıların yönetiminde kalan Kudüs hakkında, dediğini yapmış ve bembeyaz bir deve ile bir damla kan dökmeden şehre girmiş bir komutandır.

Ortaçağdaki örnekleriyle günümüzdeki örnekleri arasında temelde bir fark olmayan savaşlar. Her ikisinde de batı medeniyeti, doğu medeniyetini dize getirerek üstünlüğünü ve küresel hakimiyetini pekiştirmeye 
çalışıyor. ortaçağdaki batı medeniyetini Katolik kilisesi temsil etmekteydi. İstanbul merkezli ortodoks hristiyanlık medeniyeti ve ortadoğu merkezli islam medeniyeti rakipleri idi. Hristiyan olmasına rağmen haçlı seferlerinde İstanbul'un da yağmalanarak Bizans'ın güçten duşmesine katkıda bulunulması, Roma'nın İstanbul'u da kendisine bir ideolojik ve bölgesel rakip olarak gördüğünün bir kanıtıdır.

Bugün batı medeniyetinde Roma merkezli Katolik kilisesi eski gücünde değil, ABD güç ve çekim merkezi olarak öne çıkıyor. Doğu cephesinde ise ortodoks medeniyetin temsilcisi Rusya ve Uzakdoğu'nun temsilcisi Çin yeni oyuncular. Aslında günümüz haçlı seferlerinin batı medeniyeti ile Rusya ve Çin'in öncülüğünde ki doğu medeniyeti arasında oldugunu, ortadogu ve islam dunyasının ise zengin dogal kaynaklari sebebiyle bu cekişmede bir savaş alanı haline geldigini söylemek mümkün. Ayrıca ortadoğu ve islam aleminin şii İran/sünni Arap olarak doğu ile batı arasında ikiye bölünmüş olduğunu söyleyebiliriz. ABD ve Avrupa'nın temsil ettiği küresel sermaye/kapitalizm düzenine entegre olmuş Arap ülkeleri batı medeniyeti saflarindayken, İran'ı doğunun saflarında görüyoruz. Kanaatimce kafa karışıklığı yaratan durum, islam dünyasının yekpare bir blok olarak düşünülüp yeni haçlı seferinin ortaçağdaki ornekleri gibi sadece islam dünyasina karşı yapıldığı yanılgısı.

Yazarın Diğer Yazıları