Afi Can

Çağ modern azizim insanlar ilkel...

Afi Can

  • 754

 Akşener’in oyun bozan bu hareketi hiç yakışık olmadı. Ne topluluklar arasındaki nezakete, ne de herhangi bir siyasi manevraya yakışmadı. Mahalledeki uyumsuz çocuğun yapabileceği bir hareketti, istediği olmadığında çıngar çıkartan geçimsiz veletlerin yapacağı bir iştir bu son yapılan hamle. Tarihin bilinen en eski kuralıdır “Altını olan kuralı koyar.” O masaya otururken herkes cebinde kaç altın olduğunu biliyordu. Masanın diğer paydaşlarının isteklerine kulak verecek bir aday belirleyecekleri vadiyle o masayı kurdu CHP. Ya biz bunu anlamadık demek siyasi acemilikten daha öte bir şey olurdu.  Aldatıldık affet bizi ey halkım, diyenlerden zihniyet olarak pek ayrışamadıklarını gözler önüne sererdi bu durum. O yüzden bu konuyu geçelim.
İyi Parti’nin oluşumunda iki ana temel var. Birincisi “Türk-İslam” sentezine sıkı sıkıya bağlı olan eski kuşak. Bu arkadaşları Cuma’nın ve bayram namazlarının dışında camilerde göremezsiniz. Bunların çoğu dostlar alışverişte görsün Müslümanlarıdır. Ama birçoğu siyasal İslam’ın peşine takılan bir vagon olmayı da kendilerine yediremeyen, davalarına olan inançları hâlâ harlı olan arkadaşlar. Kadim geleneklerden kopmak istemiyorlar ama çağla da ters düşmeyi uygun bulmuyorlar. 
Diğer kesim yani ikinci ana temel “Ne  mutlu Türk’üm diyene!” düsturuna sıkı sıkıya bağlı olan yeni kuşak, Atatürkçü yenilikçiler.
 Meral Hanım bu iki ana temel arasında köprü vazifesini görebilecek, gelenek tecrübesine ve akademisyen kimliğinin getirdiği yenilikçi bakış açısına sahipti. Bunun sonucunda Meral Hanım İyi Parti Genel Başkanı oldu. 
Parti içindeki bu iki ana temeli bir arada tutması için görevlendirildi. Köprü görevini masada sergilediği son tutumuyla yerine getiremediğini göstermiş oldu. Parti içindeki ilk buhranda Cihan Paçacı, Müsavat Dervişoğlu gibi ağır topların, eski kuşak gelenekçilerin sepetine atlamakta bir mahsur görmedi. Bir kaç gün önce katıldığı TV programında ‘Bakın abi diyorum kendisine, Cihan Abi İstifa etme, geri dön lütfen.” Demesi, gerekirse ağır toplar için masayı da dağıtırım olarak okunmalıymış. Dışarıdaki masada dengeyi sağlayamayan Akşener içerideki masada da dengeyi sağlayamayarak tam bir siyasi beceriksizlik göstermiş oldu. 
Buğra Kavuncu gibi yenilikçilerin başını çeken grubun söylemlerini ve bugüne kadarki aklı boşa çıkardı.  İki partinin İstanbul il başkanları parti içerisinde aynı mücadeleyi veriyor. Bu tarafta Buğra Kavuncu’nun başını çektiği yenilikçiler kaybetse de, CHP’deki yenilikçilerin başını çeken Canan Kaftancıoğlu partisinin ağır toplarına karşı sarsıcı bir galibiyet kazandı. Türk siyaseti parti içi kılık değişimlerinin en üst düzeyde olduğu bir seçim yarışına giriyor.  İnsanlar bir değişim arayışı içindeler. Ve bu seçim seçmenin gelecekte Türkiye’nin  karşılaştığı sorunlar karşısında üstesinden gelebilmek için hangi tercihleri yapacağı ve yola nasıl devam etmesi gerektiği hususunda belirleyici bir unsur olacak. Seçmenler gelenekselcilerin kendilerini yeniliğe adapte etme sözüne mi güvenecekler veya yenilikçilerin oluşmakta olan harami düzenini değiştirmekteki kararlığına mı inanacaklar. Bu da meselenin bir başka boyutu idi. Yeri gelmişken bahsetmek istedim. 
Konumuza dönecek olursak demem o ki, Meral Hanım bu son ayarsız ve pervasız çıkışı ile hem kendisine inananların, hem de yenilikçi kanadın güvenini tamamen kaybetti. Bu yaşlanmış kurt bir siyasetçinin havayı koklayarak önlem alma manevrası değilse tam bir siyasi fiyasko.
 Herkes bilir ki bu ülkenin kalbi Ankara’da atsa da ruhu kadim İstanbul’dadır. İstanbul Türkiye’nin en geniş manada ve her alanda dışarı açılan kapısıdır.  İstanbul’u alan seçimleri kazanır denmesi de bundandır. CHP bu açıdan bakıldığında sunulan altın tepsideki fırsatı elinin tersiyle itmek için Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan el uzatmasına müsaade etmiştir, bu durum İyi Parti’nin bir başka Parti’nin belediye başkalarına genel başkanınız boş teneke, onu boş verin, siz kendiniz aday olun, demesi kadar abesle iştigal bir durumdur.  Gelinen noktada artık gelenekçilerin elinde iyi parti, CHP ise yenilikçilerin önderliğinde daha cüretkar bir uyum politikası benimsemiş halde ve bu yeni kadrolar ne derse o olacak bu saatten sonra . 
 Umarım her kesimde ve her partide yenilikçiler kazanır. Geçmişin tecrübesinin titrek ve zayıf yanan mum ışığı gibi olan gölgesine sığınmaya çalışan gelenekçilerin iktidarı olmaz yeni oluşacak iktidar. 
Hantallaşmış demokrasimize, kararmak üzere olan vicdanlarımıza, ağır aksak ilerleyen düşünce özgürlüğümüze  kan değişimi iyi gelecektir. Yoksa çağ modern azizim insanlar ilkel.....

Yazarın Diğer Yazıları