Afi Can

ADALET- SİYASİ KISA ÖYKÜ

Afi Can

  • 715

 

 “Ülkem için ayağa kalkıyorum. Kendim için ayağa kalkıyorum. Senin için ayağa kalkıyorum. Sende ayağa kalk kardeşim. Ülkeler, patronlar için işçi cenneti olamaz. Ülkeler tüm kesimden insanlar için cennet olabilir ancak. Diğer türlüsü diktatörlük rejiminde resmi kölelik olur. Yavan bir hayat istemiyorum. Bana tahsil edilmiş zamanımı başkalarına para karşılığı kiralamak yada satmak da istemiyorum. İnsanın kendi zamanını gönlünce kullanabilmesi için birilerinin rızası olması şart değildir. Patronların ve onların çanak yalayıcı iktidarlarının koyduğu bir takım kural ve kaidelere bağlanmasını Kabul etmiyorum. Onların refah ve huzurunu kendi özgürlük ve mutluluğumdan üstün görmeyi kabul etmiyorum. Etmeyeceğim. Ettiremeyeceksiniz.” Arkadan bir ses “bende kabul etmiyorum”.

 

“Bende..”

 

“bende… “

 

“bende…”

 

“bende…”

 

 Salonda oturur halde ki onlarca kişi ayağa kalkarak adı konulmamış bir akitin yeminini eder gibi hep bir ağızdan bağırmaya başladılar.. Bir çınlama gibi peşi sıra yankılanan bu haykırışların arasında dikkat çeken bir gelişme de oldu. En ön sırada oturan takım elbiseli kravatsız beyefendi usulca ayağa kalkarak eliyle kalabalığa susmalarını işaret etti..

 

“Bu yaptığınız devlete ve onun otoritesine başkaldırmaktır. Suçtur ve ceza gerektirir. Fikirlerinizi yüksek sesle söylerken sizleri sorumlu davranmaya davet ediyorum. Sıradan yurttaşlar olarak neye kalkıştğınızın tam olarak farkında değilsiniz. Bu bir isyandır. Oyların çoğunluğu ile seçilmiş bir hükümete karşı darbe girişimidir. Anarşizmi tetikler. Memleketin kanun koyucuları bunu karşılıksız bırakmaz, bırakması düşünülemez. İktidarların, kamu düzenini sağlamak asli vazifesidir. Bunu hatırlatmak isterim.. Sizin gibi yanlış fikirlere kapılmış bir avuç insanın cılız haykırışları, halkı azdırıcı söylemleri kanun yapıcıları sert tedbirler almaları yönünde kışkırtmakla kalmayacak onları bu yönde iştahlandıracaktır. Zira halkı zor kullanarak kontrol altında tutmaları gerektiği bahanesini öne sürerek kalıcı bir takım zapturapt yasaları çıkartacaklardır. Faydalı olmasını istediğiniz bu eylemler fiyaskoyla sonuçlanmakla kalmayacak daha ötesinde sorunlar yaratacaktır. Halkın vergi ve zam altında ezildiği bu süreçte bir de özgürlükleri kısıtlanacaktır. Fişlenecek, dinlecek ve takip edileceklerdir.Özel ve sosyal hayatları mahvolacaktır. Lütfen kendinize çeki düzen veriniz.

 

Bu kadar cüretkar konuşabilen bu adam iktidara taşeronluk yapan bir parti temsilcisiydi. Yaklaşmakta olan tehlikeyi önleyemeyeceğini ve iktidarlarının menfaati ile halkın menfaatinin aynı yönde olduğuna ikna edemeyeceğini anladığı için tehdit ve tahkirle önlemeye önleyemezse kanun vasıtasıyla caydırıcı bir takım kararlar alınacağını beyan ediyordu. Halk ise seçme hakkının kötüye kullanıldığını egemenliğin halktan alınarak bir takım insan ve güdümlerinde ki kurumlara bırakıldığını ne olursa olsun iktidarın halk üzerinde egemenlik kurmasını kabul etmeyeceklerini beyan ediyordu.

 

Tehlike olabildiğine büyüktü. İktidar artık güven veremediği için korku salmaya çabalıyor halk ise zorla kendisine takılmaya çalışılan prangaya razı gelmeyeceğini irili ufaklı bir araya geldikleri her toplantıda dile getiriyordu. ;İsmi Abuzer olan parti görevlisi kürsüde konuşmakta olan genç vatandaşa eliyle gelmesini işaret etmişti. Tuncay bu terbiyesiz harekete siz benim ayağıma geleceksiniz. Ben halk adına konuşuyorum siz iktidar adına… O halde halk iktidarın ayağına özgürlük ve serbestlik dilenmek için gitmeyecek. İktidar asli görevi olan vazifesini yerine getirmek üzere ayağa kalkarak tıpış tıpış vatandaşın ayağına gelecek ve özür dileyecek egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Vatandaşa parmak sallama döneminiz bitmiştir. Ve bir daha tekrarlanmayacaktır. Sinirlenen Abuzer eğer diretirse hoş olmayan sonuçlar doğuracağını pekala biliyordu. Yüzünde ki beliren çizgilere, kızaran yanaklarına bakılırsa halkı temsil eden bu genç adamın tavizsiz ve tahammülsüz tutumuna öfkelenmişti.Sırtını dönerek konferans salonun pekde uzun sayılmayan merdivenlerini tırmanarak giriş kapısndan çıkış yaparak gözden kaybolmuştu. Salondakiler varlığına önem vermedikleri bu kimsenin çıkışında umursamamış gibiydiler. Kabul etmeyeceğiz. Ne olursa olsun. Halk özgürdür. Kabul etmeyeceğiz. Nidalarını dar salonda çınlatmaya devam ediyordu. Tuncay kürsüden inerek kendisini bekleyen Nihalin yanına gitti. Kapıda polislerin beklediğini içeri girmediklerini ama çıkışta kendisini alacaklarını ifade etti. Morali bozulmuşa benzemeyen Tuncay “Hay hay” der gibi kafasını salladı. Merdivenlerden çıkarken “o halde fazla bekletmeyelim memur beyleri. Alabiliyorlarsa alsınlar görelim bakalım” dedi. Seri adımlarla merdivenleri tırmanırken koltuklarını boşaltan diğer kimseler etrafında çember oluşturarak ona eşlik ettiler.. Kapıdan çıktıklarında üç yıldızı parlayan polis amiri. “Tuncay bey bizimle karakola kadar gelmelisiniz. Valilik izinsiz gösteri ve toplantı düzenlemekten sizi gözaltına almamızı emretti. Zorluk çıkarmazsanız sevinirim.” Tuncay ellerini uzattı. Kelepçe takılacağını düşünmüştü ama polis amiri böyle birşeye gerek olmadığını belirtti. . “Sizi adi bir suçtan değil toplantı ve gösteri kanununa muhalefetten gözaltına alıyoruz. İfadeniz alındıktan sonra serbest bırakılacaksınız..”

 

Kalabalıktan biri Tuncay’ın önüne atlayarak. “O halde bizleri de gözaltına alın ve ifadelerimizi verelim. Bu toplantıyı tek başına düzenlemedi Tuncay Bey. Bir suç ya da kabahat varsa biz de buna dahiliz. Ve kendimizi size ihbar ediyoruz. İfadelerimizin alınmasını talep ediyoruz.” Konuşan Genç avukat Nedim’di. Polis amiri “Arkadaşlar dağılın ve evlerinize gidin. Sizlerle bir işimiz yok sadece elebaşını gözaltına alacağız. Kanun bu yönde…Zira bize verilen emirde bu..

 

Polis amiri Kudret Bey küstah bir adam değildi. Ahmakta değildi. Karşısında bulunan kalabalığın direnç göstereceğini sezinlemişti. Emri geri çekerek Tuncay’ın ve arkadaşlarının gitmesine izin verdi. Bu onu salıverdiği anlamına gelmiyordu. İşi daha sessiz ve daha kesin halletmek için uygun zamanı kollayacağı anlamına geliyordu. Mesleğinde yükselmesinin sebeplerinden biriside ölçüsüz iş yapmamasıydı. İşleri zora baş vurmadan güç dengeleri tamamen kendi lehineyken halletmeyi bir meziyet haline getirmişti. Devlette en önemli şeyin süreklilik olduğu ilkesi dahilinde Milletvekili olan babasınında payı büyüktü. Milletvekilliği cumhuriyetin genç dönemlerinde debgesiz ve şuursuz bir adamın elinde içi boşaldtılmış ve devlet ve millet adına faydalı işler kovalayan kimseler olmaktan çıkmış partisi ve kendisi namına çalışan bir görevli haline getirilmişti. Konuyu bu açıdan ele alınca Polis Amiri tam olrak bir devlet görevlisiydi. Onurunu kişiliğini belirli bir takım kimselerin çıkar ve menfaatlerine kiralamış ya da tamamen satmış bir kimse olarakda nitelendirebiliriz. Genelde kendilerine güvenen bu insanlar boşlukta sallanan kişiliklerine aldırış etmeksizi halkın arsında külhan beyi gibi gezinir sağa sola ahkam keserlerdi. Olabilecek yada olan herşeyin faturasını en alakasız kimsler olan halka çıkartır olumlu şeyleri ise kendi hünerleriymiş gibi yansıtırlardı.

 

Yazarın Diğer Yazıları