Prof.Dr.Ercan BALDEMİR

Üniversite yatma yeri değil

Prof.Dr.Ercan BALDEMİR

  • 1367

Evet, okullar açılıyor. Bugünlük üniversite öğrencilerine sesleneceğim. Daha sonra zamanla, yeri geldikçe de diğerlerine.
Üniversiteyi kazandınız. İlkokuldan beri başlayan kurslar, dershaneler, belki özel hocalar ile devam eden serüveniniz üniversiteyi kazanmakla nispeten bitti. Ailelerinize üniversiteyi kazanacağınıza ilişkin söz vermiştiniz ve kazandınız. Kendinizde biraz dinlenme hakkı görebilirsiniz ama unutmayın ki üniversite dinlenme yeri değildir. 
Maalesef şu sıkıntıyı öğrenciler çok yaşıyor; Çok yoğun bir çalışma temposundan sonra üniversiteye giriyorlar. Ailelerinize, ‘’sizin oğlan/kız ne yapıyor?’’ dendiğinde, gururla ‘’üniversiteyi kazandı’’ diyorlar. Onlar da rahat, öğrenciler de. Bu rahatlık bazen, tabi her öğrenci için değil, çok uzuyor. Aradan birkaç yıl geçiyor. Bu sefer etraftan, ‘’ya sen epeydir üniversite okuyorsun, ne zaman bitecek?’’ sesleri çıkmaya başlıyor. 
Önce çok önemsemiyorlar, fakat zaman geçtikçe bu sesler hem çoğalmaya hem de yakın çevreden de dillendirilmeye başlıyor. Her soru kafaya inen bir darbe gibi sarsıyor öğrenciyi. Sonra düşünmeye başlıyor, yıllar ne çabuk geçmiş. Üç yıl, dört yıl olmuş ama o hala birinci sınıftan dersler alıyor. Daha üçüncü sınıfa hiç başlayamamış. 
Bocalama devresi başlıyor. Okul uzadı ama ne kadar kısaltsa kar. Hocalara yalvarmalar başlıyor. Öğrenme geçmiş artık, onu yakalamak zor. Tek dert okul bitirme. Şöyle ya da böyle okul bitiyor. 
Sonra? 
Sonrası malum bir sürü iş denemesi, düzen tutturamama vs. vs.
Okulu bitirdiniz güzel bir işiniz var, kapınızda sekreteriniz, emrinizin altında bir sürü insan. Bir şeyler üretiyorsunuz. İşinizi seviyorsunuz. Sabah kalkıyorsunuz, hazırlanıyorsunuz. İşe gideceksiniz. Mutlusunuz. Bu mutluluğunuz başta eşinize ve çocuklarınıza, sokağa çıktığınızda simit aldığınız simitçiden tutun da otobüste yanına oturduğunuz kişiye ya da bindiğiniz taksi şoförüne kadar yansıyor. İş yerinde mesai arkadaşlarınıza yansıyor. Akşamın nasıl geldiğini anlamıyorsunuz.
Bir de tam tersi. Varlığınız ya da yokluğunuzun çok da önemli olmadığı, başınızda egosunu tatmin etmeye çalışan, nerede ne söyleneceğini bilmeden, olmadık lafları sayan bir patronunuzun ya da müdürünüzün olduğunu düşünün. Sabah yine kalkıyorsunuz. İşe gideceksiniz. Nefret ettiğiniz hiç gitmek istemediğiniz bir işe. Ama mecbursunuz kapasite bu. Ev geçinecek para lazım. Bu ruh hali ile eşinize ve çocuklarınıza, sokaktaki simitçiye, otobüste yan koltuğunuzda oturan insanlara davranışlarınız nasıl iyi olabilir. Mesai arkadaşlarınızla ne kadar güzel geçinebilirsiniz.
Evet, bu iki hayat da üniversite kapısında sizin önünüze serilmiş. Tercih sizin. Maddi durumunuz iyi, arkanızda da dağ gibi dayılarınız varsa, sözüm size değil. Ama yoksa ve mutlu bir hayat istiyorsanız; çalışmaktan başka seçeneğiniz yok. Yeterli ve istenen donanımı elde etmeniz gerekiyor. Çünkü fırsatları kaçırma lüksünüz de yok. 
Ailelerinizin sizin için ne kadar fedakarlıkta  bulunduklarını unutmayın.
Bu bilinç ve azimle çalışmanız temennisi ile yeni eğitim-öğretim yılının tüm öğrencilerimize, ailelerine ve devletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.


 

Yazarın Diğer Yazıları