
Kabul Etmek
Elif Öztürk / ELif'le İçsel Farkındalık
- 35
Can kırıklarına parmaklarının ucuyla dokunmak istiyorsun. Acımadan acıtmadan iz süremezsin, biliyorsun. Gidenler geri gelmez, yitirilenler geri yerine getirilemez, biliyorsun. Kulağında bir şarkı çalıp duruyor:
“Sözlerimi geri alamam, yazdığımı yeniden yazamam, çaldığımı baştan çalamam, bir daha geri dönemem…”
Geri dönmek istiyor musun? Koşulsuzca sevilmedin. Hep bir karşılık beklendi, hep bir şart vardı değil mi? Tüm ölçütler maddiydi. Hangi sevginin pahası biçilebilir ki? sevmek ve sevilmek değere tabi tutuldu değil mi? Peki gerçek sevgi nerede? Herkesin dilinde olan maneviyat nerede? Şimdi sorsan sen izin verdin derler değil mi?
“Değer görmemeye, sınırlarımın ihlal edilmesine, almadan vermeye ben mi izin vermişim? Öyleyse hata mı etmişim? Evet hata etmişim.”
Oysa adı sevgiydi, aşktı, aşıktın değil mi? Her şeye “evet“ dediğin için; hesapsız, çıkarsız ve yalansız dolansız bir ilişki yaşadığın için; kendin gibi bildiğin için aldatılmaya izin mi verdin? Bu sonucun sorumluluğunu kabul etmen gerekiyor değil mi? Bunları boşuna yaşamadın.
“Peki geçmişi geri alamazsam sorumluluğunu neden alıyorum?”
Öyle yorgunsun ki hatalarını gönül heybene atmaya bile mecalin yok değil mi?
“Meğer kaybettiklerimin acısından çok kabul etmek içimi titretiyormuş.”
Gerçekler ile yüzleşmek gözlerini yaşartıyor, kalbini yakıyor, göğüs kafesinde depremler oluşturuyor değil mi? Peki kabul etsen ne olur? “Yaşandı ve bitti” desen ne olur? Geçmişin yüklerinden kurtulur musun? Bir “oh” deyip rahat bir nefes alır mısın?
“İyisi ve kötüsü ile yaşandı ve bitti.”
Bir daha içinden söylüyorsun. Bir daha, bir daha. Mantra gibi tekrarladıkça kalbin rahatlamaya başlıyor. Dudakların kımıl kımıl, gözlerin yaşlı, ellerin kalbinde dünden bugüne geçenlerin üzerinde yürüyorsun. Kabul ettin mi? Belki. Sorumluluğunu aldın mı? Kim bilir.
“Peki olan ne?”
Geçmişi olduğu yerde bırakıp geçiyorsun. Olanı olduğu gibi bırakıp yüzünü bugüne dönüyorsun.