
İhtiyacım Var
Elif Öztürk / ELif'le İçsel Farkındalık
- 24
Gitmek ile kalmak arasında kalıyorsun. Karşındaki adamın sözlerine sıkıştırdığı sana ihtiyacım var duygusunu iliklerinde hissediyorsun. Bahsettiği ihtiyaç duyma durumu sana “sensiz yaşayamam, sensiz ayakta duramam, sensiz bir anlam bulamam” yakarışları gibi geliyor. Bunu fark etmek içinde bir yerleri yerle bir ediyor. Canını acıtıyor. Acıyan yerini bulamıyorsun ama biliyorsun. Aklına verdiğin ve verilen sözler geliyor. “ben hiç gidemem” demiştin bir barışma esnasında. Niye tartışmıştınız, konu neydi? Hatırlamıyorsun. Neyin savaşımını verdin ve neyi kaybettin? Kaybettin değil mi? Kulağında onun sözleri:
“Ölürüm gülüşüne.”
Gülüşüne ölür de peki ağlayışına ne yapar? O zaman da yapmacık ve yapay gelmişti ama inanmıştın. Öleceğine mi yoksa uğruna ölünebilecek bir aşk yaşadığın için mi ? peki tüm benliğinle inanmamıştın öyleyse inanmak mı istedin? Öylesine sevilmek cazip geldi değil mi? Böylesi önemsenmek, sahiplenilmek, değer görmek güzeldi değil mi? Peki ne değişti? O hep aynı. Sevgisi, ilgisi aynı ama etkisi aynı değil mi? Alıştın mı, sıkıldın mı? Gözlerinin içine baktığını fark ediyorsun. bir şey sormuş olmalı ve bir cevap bekliyor. O hep bekleyen sen hep talep edendin. İlişkinin başından beri böyleydi. Karar verenin sen olduğunu fark ediyorsun. seni rahatsız eden bu mu? Bilmiyorsun. İlişkiyi yönetmek isteyip istemediğini soran oldu mu? Yüzüne buruk bir gülümseme yerleşiyor. Karşındaki adam bunu sorusuna bir cevap olduğunu sanıyor. Karışan yüz ifadesinden artık konuşman gerektiğini hissediyorsun.
“Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var dedin her zaman. Belki sözlerin farklı oldu ama davranışların bunu anlattı. Oysa ben sadece seni sevdim. Belki beni sevmeni sevdim. Başlarda öyleydi ama sonra seni de sevdim.”
Saatlerce koşmuş gibi kendini yorgun ve soluksuz kalmış hissediyorsun. Derin bir nefes alıp rahatlamaya çalışıyorsun. Duyduklarına inanamayan adamın şaşkın yüzüne bakıyorsun. Sen onu sadece sevdin mi? Sadece onunla olmayı mı yoksa yanında olan birisi olduğu için mi sevdin?
“Peki istediğin ne?”
İşittiğin sesle irkiliyorsun.
“Bir kez daha ama son kez soruyorum. Senin dediğin gibi olsun. Ne çıkar? Evet benim ihtiyacım var sana. Evet bir yere gitmeni istemiyorum. Peki sen ne istiyorsun.”
Dönüp dolaşıp aynı yere geldiğini fark ediyorsun. her şart ve koşulda istenilmek ve sevilmek ile koşulsuz verilen sevgiyle kuşatılıp boğulmak arasında sıkışıp kalıyorsun. Kızgınlığın ona mı kendine mi? Miden yanıyor. Boğazın acıyor. Kelimelerin ağzının içinden dökülmeyi bekliyor. Peki ne istiyorsun. Kendine ve ona yalan söylemeye devam etmek mi? Onunla bir ömür süremeyeceğini kabul etmek mi? Hangisini seçiyorsun? Ellerinle yüzünü kapatıp bir anda ağlamaya başlıyorsun. Sıkıştığın dar alandan kurtulman gerektiğini anlıyorsun. Sakinleşip parmaklarını yavaşça gözlerinden ve yanaklarından çekiyorsun. Karşında öylece donup kalmış bir adam buluyorsun. Zihninde kendi sorun beliriyor ve cevabını buluyorsun.
“Ağlayınca ölmüyormuşsun.”
Aklından geçeni sesli dillendirdiğini fark etmiyorsun. Arkanda cevapsız sorular bırakıp gidiyorsun.