Elif Öztürk / ELif'le İçsel Farkındalık

Geçmişin İzi

Elif Öztürk / ELif'le İçsel Farkındalık

  • 38

Olduğun yerden masmavi denizi izliyorsun. Hareketlerini gözlerinin içine hapsetmek istiyorsun. Aklında bir soru salınıp duruyor.
“Mutlu olmak neydi?”
Durduğun yere kadar gelip giden dalgalara bakışlarınla yumuşacık dokunuşlarda bulunuyor, beyaz köpüklerden yardım umar gibi çıplak ayaklarına dokunmasına izin veriyorsun. Zihnindeki soruya bir cevap bulabilir mi? Öyle olsun istiyorsun.
“Mutlu olmak neydi? Ellerini tuttuğunda aldığın soluk muydu yoksa gözlerinin içine baktığında kaybolup gitmek miydi?”
Belki evet belki daha fazlası. Fark eder mi? Onun yanında neşeli, huzurlu ve sevgi dolusun. Kalbinin tüm odalarında hissediyor ve hissettiriyorsun. Mutlu olmak için başka neye gerek var ki? peki neden böyle hissediyorsun? Usulca  usuna sızan, adlandıramadığın, ucundan tutup çekemediğin şey ne? Görmezden gelemediğin, yok sayamadığın, dokunamadığın şey ne? Parmaklarının ıslandığını hissediyorsun. Bir adım atıp yumuşak zemine ayağını yerleştiriyorsun. Sonra bir adım daha, bir adım daha atıyorsun. Ardında izlerini bırakıyorsun. Geçip giderken senden geride yaşanmışlık kalıyor. Kalıyor mu? Gerçekten geçmişin izleri yaşandığı yerde kalıyor mu? Burnuna denizden iyot kokusu, kulaklarına martıların çığlıkları geliyor. Bu kadar huzurlu bir yerde geçmiş, izler falan nereden aklına üşüşüyor? Dilinin ucuna kadar gelip bir türlü sözcüklere dönüşemeyen düşüncen geçmişin izi mi? Oysa yürüyüp gitmiştin o yolu ve bitirmiştin. Hayır, hayır eskiyi çağırmak değil ya da unuttuklarını yeniden hatırlamak ve hatırlatmak değil şu an içinde bulunduğun durum. 
“Geriye dönmek falan istemiyorum. Aynı şeyleri tekrar…”
cümleni tamamlayamıyorsun. İçindeki sıkıntının sebebini bir anda anlıyorsun. Bu kadar mutluyken bir kez daha mutsuz olmaktan korkuyorsun. Sevilmeye bu kadar alışmışken ve sevmişken bir daha sevgisiz kalmaktan ve kaybetmekten korkuyorsun. Her şeyin bitmesinden, terk edilmekten veya etmekten ve yalnız kalmaktan korkuyorsun.
“Haksız mıyım?”
Zihnindeki karmaşanın içinde yol bulmaya çalışırken bir anda elinde bir ıslaklık hissediyorsun. Başını çevirip baktığında boncuk gibi masmavi bir çift gözle karşılaşıyorsun. Kirli beyaz rengindeki tüylerinin yer yer döküldüğünü, bir patisinin yaralandığını, zayıflıktan kemiklerinin cılızlığını fark ediyorsun. Tam sevmeye yeltenmişken seni bırakıp denize doğru yöneliyor. Peşinden gidip dizlerine kadar suya girsen de yakalayamıyorsun. Bir çırpıda dalgaların arasına karışıp, yüzmeye başlıyor. O an yüzüne çekingen bir gülümseme yerleşiyor. Elini denize doğru uzatıp avucunun içini su ile dolduruyorsun. Korku duygunu kalbinden söküp çekiyor, içine yerleştiriyorsun.  Dizlerini yalayıp geçen dalgaların koynuna doğru fırlatıyorsun. Denizin kalbindeki tüm tortuları temizlemesini umut ederken aklındaki soruya cevap veriyorsun:
“Haklısın ama fark eder mi? Geçmiş geçmişte kaldı ve bırak kalmaya devam etsin. Elinde kalan umuduna sahip çık ve kendini korkularına değil, sevgiye bırak.”
Sevgiye dair tüm olasılıklardan örülü yarınların var olduğuna inanarak adım atmaya devam ediyorsun.

Yazarın Diğer Yazıları