Elif Öztürk / ELif'le İçsel Farkındalık

Anneciğim

Elif Öztürk / ELif'le İçsel Farkındalık

  • 58

Kapının önünde duruyorsun. Elin zile gidip duruyor. çalmak ile çalmamak arasında kalıyorsun. Kapıyı açsa “Şimdi mi aklına geldim?” ya da “Niye geldin?” dese ne yapacaksın? Bu ihtimalleri düşünmek  bile yüzünü buruşturup mideni kasıyor. Nereden geldiğini anlamadığın bir titreme bedenini sarsıyor. Derin bir nefes alıp veriyorsun. Kalbinde bir ses yankılanıyor:
 

“buraya kadar boşuna mı geldin?”
Gözlerin yanıyor. Boğazın kuruyor. Cesaret ettiğin anı anımsıyorsun. Bir meditasyon yapmıştın değil mi? İçindeki küçük çocuk ile bağ kurmak için bir çalışmaydı. Anneni gözünün önünde görünce feryat figan ağlamıştın. O çocuk ne demişti sana?
 

“Bir kez cesur ol ve harekete geç”
Nasıl olduğunu bilmeden elin zile gidiyor. Önce çekinerek sonra ısrarla basıyorsun. Tam dönüp gidecekken bir anda kapı açılıyor. Annen karşında beliriyor. Şaşkın gözlerle sana bakıyor. Tedirgin bir halde elindekini ona uzatıyorsun. Kalbin deli gibi atıyor. Kafesinden çıkmak ister gibi göğsünü dövüyor. 
 

Uzattığın elini annen mi tutuyor? Elleri ne kadar sıcak? Sanki yıllardır dokunmuyor. Oysa geçen hafta sarılmamış mıydı? Evet o gündü. Güzel başlayıp felaketle biten gün. Hayır o  günü hatırlamayacağım. Birbirimize kızıp kırdığımız günü çağırmayacağım. Kim haklı, kim haksız? Ne önemi varki! Bu soruları sormayacağım.
 

“özür dilerim kızım… ben iyiliğin için… seni üzmek…”
“biliyorum anneciğim… ben de seni… dinlemek istemedim. Çok sıkıldım… aynı konuları konuşmaktan. Kırdım seni… ben de kırıldım. Ben… ben özür dilerim… boş verelim bu mevzuları. Oh sana şöyle doya doya sarılayım.
Kokusunu içine çekiyorsun. Parmak uçlarınla saçında geziniyorsun. Zihnin arsız bir çocuk gibi vızıldıyor.
“şu anın tadını başka nerede bulabilirsin? Kaçırdığın zamanları yeniden yaşayamazsın ama yenilerini yaratabilirsin.”
İlk defa düşüncelerin kalbine eşlik ediyor. Bunu fark etmek yüzünde bir tebessüm oluşturuyor. Kalbindeki küçük çocuk sana gülüyor.
 

“annenle her konuda anlaşamıyor olabilirsin. Zaten zorunda değilsin. Seni annen , anneni ise onun annesi büyüttü. Elbette farklılıklar olacak ama sevgiden ve şefkatten ayrılmadan olmalı.”
Yüzündeki tebessüm neşeye dönüyor. Önce içindeki küçük çocuğa, sonra annene sevgiyle sarılıyorsun. Annen geriye çekilip neşeyle bir elinde öylece kalmış çiçeğe, bir yüzüne bakıyor.
 

“ne iyi yaptın da geldin yavrum.”
Söylenecek başka bir şey olmadığını düşünüyorsun. Kalan tüm kelimeler anlamsız kalıyor. Elindeki buketi uzatıyorsun. Evin içinde bir kelebek gibi çiçekler için vazo arayışını izliyorsun.
 

Yazarın Diğer Yazıları