Elif Öztürk / ELif'le İçsel Farkındalık

Aile Dizimi

Elif Öztürk / ELif'le İçsel Farkındalık

  • 26

Bulunduğun yerden kendini dışarıya atma telaşına giriyorsun.  Yaşadıkların gerçek olamayacak kadar düşsel geliyor. Ortaya konan sahnenin saçmalığına hayret ediyor, gerginlik içinde kapıyı kapatıp sahanlığa doğru yöneliyorsun. İnsanları, yükleri bir yapının bir katından ötekine veya yüksek yerlere çıkarıp indiren, elektrikle işleyen mekanik aracın Çağırma düğmesine basıp bekliyorsun. 
Kadının söylediklerine inanamıyorsun. Sözleri kulaklarında çınlıyor.
“inanmasanız da bu böyle. Dedenizin üzüntüsü ve nedeni size kadar taşınıyor…”
. üzüntüsünün nedeni tümcesini duyduğun zaman içinden bir öfke yükselmiş, peşinden gelen söz öbeklerini işitmemiştin. Yıllardır gizli saklı kapı arkalarında konuşulan yarım yamalak bildiğin bir olayın böyle bir yerde karşına çıkmasına mı yoksa kendi seçimlerinin sorumluluğunu alamayan bir dedeye sahip olduğun için mi kızgınsın? Bilmiyorsun. Düşüncelerin arasında boğulurken mekanik aracın senin katına geldiğini görüyorsun. Hiç güvenmesen de kapısını açıp ilerliyorsun. Bir baş hareketiyle kendinle karşılaşıyorsun. Aynada gördüğün aksinden hoşlanmıyorsun. Gözlerinin içine bakıp ondan izler olup olmadığını inceliyorsun. Annenin söylediği gibi dedene benzemekten korkuyorsun. Bulunduğun küçücük bölmede ışıkların kapanması ile bir anda irkiliyorsun. Kapıyı kapattıktan sonra inmek istediğin katın düğmesine basmadığını fark ediyorsun. sıfıra basıp tedirgin bir halde hareketsiz duruyorsun. Buraya seni kim yönlendirmişti? Çok sevdiğin bir arkadaşındı değil mi? Bir gün ona para yönetimi ile ilgili bir sorunundan bahsetmiştin ve sana aile dizimi tekniğini tavsiye etmişti değil mi? Onun aklına uyup kendini buraya sürüklediğin için söyleniyorsun. Oysa arkadaşın ne kadar umutluydu değil mi? Onun böylesi bir deliliğe kanabileceğine inanamıyorsun. Üstüne üstlük seni kandırmasına izin vermiş olduğunu görüyorsun. Çaresizliğin kıskacında kıvranırken iyileşmek adına ufacık bir ihtimale sarıldığını anlıyorsun. Binanın dışına ne zaman adım attığının ayırdına varmıyorsun. Bir anda yüzüne soğuk bir hava dalgasının çarpığını hissediyorsun. O an çevrendeki seslere dikkat kesiliyorsun. Dışarıya çıkmış olmak seni rahatlatıyor ve derin bir nefes alıp veriyorsun. 
“Dedemin yapmış olduğu yanlışlıkların ceremesini neden ben çekiyorum? Sonuçların yükünü neden ben sırtlanmış oluyorum? Bu haksızlık. Kocaman bir haksızlık.”
İçindeki rahatlık duygusu kendini güceniklik hissine bırakıyor.  Ne yapacağını bilemiyorsun. Kalbinin odaları karmakarışık duygular ile bezeniyor. Bir yanda haksızlık duygusu, diğer yanda para yönetemeyişinin oluşturduğu yetersizlik hissi içine çörekleniyor. Bir çözüm bulman gerektiğini düşünüyorsun. Bunu bilmekten çok yaşamsal bir ihtiyaç gibi hissediyorsun. Zihninde bir anda bir düşünce beliriyor.
“ya kadının söyledikleri doğruysa. Ya tüm bu güğümler nesiller öncesinden geliyorsa?”
Cevaplarını bilmediğin soruların pençesine düşüyorsun. Can havliyle çıktığın yere geri dönmek istemiyorsun. Çantandaki telefonu el yordamıyla arayıp buluyorsun. Hemen yeni basım uygulamalarından bir tanesini açıp yazı yazma alanını buluyorsun. Terapi kelimesini yazıp arama düğmesine basıyorsun. Sonuçların sayısına şaşırıyorsun. Listedeki seçeneklerin arasından en doğru yöntemi ve kişiyi nasıl bulacaksın? Hepsini tek tek araştırmaya karar veriyorsun.

Yazarın Diğer Yazıları