Sorma Ver Parası
- 4035
Bu konuyu aklıma geldikçe yazarım, bakalım ne zaman büyüklerimizin aklına gelip de çaresine bakacaklar diye de düşünüp dururum. Geçenlerde bir arkadaşım yakınıyordu, konu yine gündeme geldi. Çok sevdiği oğlu on sekiz yaşını bitirmiş, sürücü belgesi çıkartacaklar. Bu arada borç harç steyşın tipi yeni bir araç aldılar, ailece zevkini sürecekler. Oğlan aynı zamanda motor da kullanıyor. Yani hem B sınıfı, hem de A2 sınıfı belgeyi birlikte almak istemişler. Cevap : “Olmaz. Önce birisinin evrakını hazırlayıp başvurusunu yapacaksın, harcını yatıracaksın, sonra gidip aynı evraktan bir tane daha hazırlayıp öteki belge için başvurup harcını yatıracaksın.” Arkadaş şaşırmış, hem zaman kaybı, hem de boşuna masraf. “Birlikte başvuru yapsak ne olur” diye soruyor. Aslında bal gibi olur. Ama o zaman devletin alacağı vergi yarı yarıya düşer. İşte bütün mesele burada. Trafik konusunun biraz aşinası olduğum için biliyorum. “K1” belgesi , “K2” belgesi, “D1” belgesi, “D4” belgesi, “SRC” belgesi derken yakında alfabede harf kalmayacak. Trafikte biraz farklı bir iş yapmak isterseniz hemen karşınıza bir belge zorunluluğu çıkarıyorlar. O zaman bu farklı iş için ayrıca eğitim gerekli mi? Gerekliyse böyle bir eğitim veriliyor mu? Hayır. Bastır parayı, al belgeyi. Bir de hepimizin bildiği akaryakıt fiyatları var. Neredeyse ödediğimiz ücretin yarısı vergi. Şimdi de araç muayenesi her yıl tekrarlanacak diye bir karar alacaklarmış. Gerçekte bugün sağlam çıkan araç yarın bozulur. O zaman her sabah muayene yaptırıp da mı trafiğe çıkacağız. Yalnız trafik konusunda değil, diğer bütün alanlarda devlet dolaylı vergilere bel bağlamış durumda. Bunun da nedeni gayet basit, devlet doğru dürüst gelir vergisi toplayamıyor. Esnaf olsun, serbest meslek sahibi olsun gerçek gelirini devletten saklıyor. Büyük sermaye ise çeşitli vergi muafiyeti oyunlarıyla yine vergiden kurtuluyor. Devlet rahmetli Maliye Bakanı Adnan kahveci döneminden beri ticari işlemlerde bir belge düzeni diye tutturdu. Bütün alış verişler belgelenirse vergi kaçağı olmaz mantığından hareket ediliyor. Önce esnafa yazar kasa zorunluluğu getirildi. Amaç satışları kontrol altında tutmaktı. Eskiden satışlar elle yazılan fiş karşılığı yapılırdı, o tarihten beri yazar kasadan çıkan fiş karşılığı yapılmak zorunda. Eline kalemi alıp fişi yazmayan esnaf isterse yazar kasanın tuşuna basmaz, satış yine belgesiz olur diye kimse konuşmadı. Sonunda yazar kasa üreticileri köşeyi döndü. Daha sonra gelen koalisyon hükümetlerinin belki de paranın rengini tanımayan maliye bakanları döneminde esnafta götürü usulu kalktı, bunun yerine basit usul diye bir ucube getirilerek esnaf kırtasiyeye boğuldu. Bu işte aslan payını esnaf odaları ve onların çalıştırdığı personel aldı. Devlet küçük esnaftan biraz da olsa alabildiği vergiden de mahrum kaldı. Şimdi yine başta hükümet olmak üzere herkes kayıt dışılığı kaldırmaktan bahsediyor. Kayıt dışılığı kaldırmanın yolu insanları belgelerle uğraşmaktan esas işini yapamaz duruma getirmek değildir. Türkiye’de perakende ticaretin ve serbest meslek çalışmalarının büyük bir kısmı tüketiciyle iş sahibinin birebir karşı karşıya geldiği küçük birimlerce yapılmaktadır. Buna ek olarak çoğu zaman tarafların birbirleriyle yakın dost olduklarını da göz önüne alırsak istenildiği takdirde belge düzeninin hiçbir şekilde çalışmayacağını öngörebiliriz. Örneğin berber amcadan sakalınızı kestikten sonra bir de fiş kesmesini istemek hiç kimsenin aklına gelmez. Zaten bunu isteyen de suratına bir ustura darbesi almak tehlikesiyle karşı karşıyadır. Gerçi derinliğine incelenirse büyük bir çoğunluk vergi kaçırmak taraftarı değildir. Ama belge düzenini sağlayabilmek için gereken işlemler o kadar karmaşık ve sıkıntı vericidir ki vatandaş bu dertten kurtulmak için işini muhasebecisine havale eder. Böylece vergi olarak devlete gidecek para muhasebeciye gider ve yıl sonunda da kapı gibi belge ve defterlerle maliyenin karşısına çıkılır. Belge düzeninin gerçekten hiçbir zorlama olmaksızın çalışabilmesi için ticaretin ve üretimin büyük işletmeler eliyle yapılması zorunluluğu vardır. Böyle bir dönüşüm de ekonomik bir yıkımla aynı anlama geleceğinden düşünülmesi dahi sakıncalıdır. O halde belge düzeninde zorlama yapmaktan vaz geçilerek mümkün olan alanlarda götürü vergilendirme yöntemine yeniden dönülmesinde yarar bulunmaktadır. Böylece hem devletin gelirleri artacak, hem esnaf ve küçük üretici belgelere boğulmaktan kurtulacak, belki de dolaylı vergiler üzerindeki o ağır baskı bir ölçüde hafifletilebilecektir.