Eskiden Siyah Önlüklerimizle Daha Güzeldik

  • 690

Ben çocukken okullarda siyah önlük giyilirdi. Hepimizin birer silgisi, kalemi ve defteri vardı. Bazılarımızda kalemtıraş da bulunurdu. Kimi çocuk silgisini kaybetmesin diye ortasına bir delik deler, buradan geçirdiği iple boynuna asardı. O zaman kurşun kalem kullanırdık. Tükenmez kalem daha icat edilmemişti. Kalem artık ele sığmayacak kadar ufaldığında ancak yenisini alırdık. Defterler de saman kâğıdındandı. Kurşun kalemi fazla bastırınca kalemin ucu saman parçasına takılır, kâğıt yırtılırdı. Ben beyaz kâğıdı beşinci sınıfta gördüm. Amerikan kâğıdı dediler, çok pahalı, idareli kullan. Sene sonu gelirken öğretmenlerimiz bizi uyarırdı : “Defteriniz, kaleminiz, silginiz bitmediyse iyi saklayın, gelecek yıl yine onları kullanırsınız”.

Aradan yıllar geçti, 1987 miydi, 88 miydi bilmem. Birisinin aklına gelmiş, siyah renkli önlükler çok kasvetli oluyor, bunları mavi yapalım. Öyle de oldu, bir iki yıl içinde siyah önlükler ortadan kalktı, yerini mavileri aldı. Tek sorunları vardı, eski siyah önlükler gibi kir kaldırmadıklarından iki üç günde bir yıkamak zorunda kalıyordunuz. Bu arada bazı ortaokul ve liselerde her okulun kendine özgü formaları kullanılmaya başlandı. Okullar rengârenk oldu.

Geldik 1997 ye; sekiz yıllık kesintisiz ilköğretim programı uygulanmaya başlandı. Ancak sadece ismi kesintisizdi bunun. Müfredat değişmedi, okullar büyük öğrenciler küçük yaştakilerle kaynaşmasın diye ortalarından tel örgüyle ikiye bölündü, bir taraf beşinci sınıfa kadar olan öğrencilere ayrıldı, diğer taraf altıdan sekize kadar öğrencilere. Formalar da değişmedi, beşinci sınıfa kadar mavi önlük, sonrası her okulun kendi forması uygulanmaya başlandı. Zaten amaç eğitimde yenilik değil, İmam Hatip Okullarının kapanmasını sağlamaktı.

Çok şükür o günler de geçti. Sonunda birileri sihirli rakamı buldu 4+4+4, yani dört yıl ilkokul, dört yıl ortaokul, dört yıl da lise. Bu arada birileri çıktı, çocuklar özgür olsun dedi. İsteyen yönetici öğrenciye serbest kıyafet uygulayabilir dendi. Olanlar da oldu. Veliler çocuklarını kıyafet yarışına soktular. Benim çocuğum seninkinden daha güzel giyiniyor, benim çocuğum falanca okulu kazandı, ya seninki? Bir taraftan da forma üreten şirketler okul yöneticileri ile pazarlığa başladılar, şu kadarı senin, şu kadarı benim. Piyasada 10 liraya satılan bir T-şirt göğsüne bir arma dikilince 40 lira oluverdi. Biz devlet eliyle tüketim çılgınlığını teşvik eder hale geldik.

Çöp tenekeleri de alarm vermeye devam ediyor. Haziran ve eylül ayları çöp yığınları kullanılmamış defter, okunmamış kitap, kalem silgi ve her türlü kırtasiye malzemesiyle doluyor. Öğrencinin kitabını çöpe atmasını bir ölçüde hoş karşılayabiliriz. Nasıl olsa artık kimse okula bir şeyler öğrenmek için gitmiyor, amaç sınav kazanmak. Sınavdan sonra adam o kitabı ne yapsın. Hiç olmazsa defterini, kalemini atma.

Okullar açılacak, velilerin önüne bir liste konacak; veliler de bu listeyi nasıl tamamlayacağım diye kara kara düşünecek. Listeyi kısaltalım beyler. Sayın öğretmenler, çocuklara şunu da isterim, şunu da al diyeceğiniz yerde, kalemini, defterini neden çöpe attın, beş sayfası kullanılmıştı, kalanını bu yıl da kullanabilirdin diye hesap sorun.

Sayın siyasiler, siz kendi aldığınız kararlarla tüketim çılgınlığı yaratıyor, sonra da tasarruf tedbirlerinden söz açıyorsunuz. Şu serbest kıyafet uygulamasını kaldıralım, veliler çocuklarını podyuma çıkıyor gibi süslemeyi bıraksınlar. Okullarda tek tip giysi olsun: Önlük mü, yoksa başka bir şey mi ona siz karar verin. İlkokul başka, ortaokul farklı, lise daha da farklı olsun, ama bütün yurt çapında aynı olsun. Böylece hem okul yöneticilerini suça teşvik etmekten kurtulursunuz, hem de veliler eylül ayı gelince ne olacak bizim halimiz diye düşünmekten kurtulurlar.

Sayın veliler, siz de çocuklarınızı bir yarış atı gibi düşünmeyi unutun. Onların üzerinden kendinizi yarıştırmayın, bırakın istedikleri gibi gitsinler.

Bir de şu Yerli Mallar Haftası var, artık içini dolduralım bunun. Eskilerde olduğu gibi kutlayalım. Pasta börek yarışmasına döndü bugünlerde, artık biraz farklı şeyler konuşalım. Çocuklara yerli malı nedir, milli, üretim nasıl yapılır, onu anlatalım. Cumhurbaşkanımız “yerli ve milli” dedi, bunun anlamını açıklayalım. Bir zamanlar “yerli malı, yurdun malı, herkes onu kullanmalı” diye bir tekerleme vardı. Acaba ne demek isteniyordu, bilen var mı?

 

Yazarın Diğer Yazıları