'Okuma fırsatı bulabilenler de medreselere mahkûm olmuştur'

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Fethiye Şubesi Başkanı Avukat Ali Gönen, Köy Enstitüleri'nin kuruluşunun 83. yıl dönümü nedeniyle basın açıklaması yaptı.

  • 813
'Okuma fırsatı bulabilenler de medreselere mahkûm olmuştur'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Fethiye Şubesi Başkanı Avukat Ali Gönen,  Köy Enstitüleri'nin kuruluşunun 83. yıl dönümü nedeniyle yapmış olduğu basın açıklamasında, “Bizim çocuklarımız, bizim halkımız yüzyıllarca okuma yazmadan yoksun bırakılmıştır. Okuma fırsatı bulabilenler de medreselere mahkum olmuştur.   
             
Ancak bir gün bu ülkeden bir Mustafa Kemal Atatürk geçiyor. Ve her şey değişiyor. Mustafa Kemal ülkesi için önce bir Bağımsızlık Savaşı veriyor. Ve daha savaşın en çetin geçtiği günlerde 15  Temmuz 1921 de Ankara’ da öğretmenleri toplayıp ulusal eğitim sorununu görüşüyor. Biliyor ki siyasi bağımsızlık ancak ve ancak iktisadi ve kültürel bağımsızlık sayesinde korunabilir. Arkadaşlarıyla birlikte tez elden Cumhuriyeti ilan ediyor.  Cumhuriyeti ilan ediyor ancak kadınlarımızın binde YEDİSİ, erkelerimizin yüzde BEŞİ okuma yazma biliyor. Türk Medeni Yasasını çıkarıp önce yurttaşlarımızı adam yerine koyuyor. Latin harflerinin kabulünü sağlıyor. Laiklik ilkesinin  Anayasa’ mızda yer almasını sağlıyor. Biliyor ki Laik bir devlet ve toplum düzeni kurulmadan ulus olunamaz. Laik eğitimden geçmeyen bir insan yurttaşlık bilinci kazanamaz. 

             Sözün kısası bir devrimler fırtınası ile çağdaş Türk Ulusu’ nun temellerini atıyor. 
            Şimdi sevgili okurlar siz diyeceksiniz ki bunun neresi Köy Enstitüsü.  
            Gelelim Enstitülere. 
            Köy Enstitüsü adı üzerinde bir köyün biraz küçültülmüş halidir. Bu okullar çok geniş bir alana kurulmuştur. Köyde ne üretiliyor ise bu okullarda hepsi üretilmektedir. Okulun bulunduğu çevrede hangi hayvanlar besleniyor ise bölgenin özelliklerine göre o hayvanlar beslenmektedir. O çevrede hangi el zanaatlarına ihtiyaç var ise okulda o zanaatlar öğrencilere öğretilmektedir. Yani anlayacağınız üretim içinde eğitim öğretim yapılmaktadır. Köyün ve köylünün kalkınması için ne gerekiyorsa öğretmense öğretmen, sağlık memura ise sağlık memuru, ziraatci ise ziraat memuru yetiştirilmektedir bu okullarda. 

            KÖY ENSTİTÜLERİNİN KURULUŞ ÖYKÜSÜ NEDİR? 
 
           Yıllar geçip giderken 1940 yılına gelindiğinde koca yürekli iki adam çıkıyor ortaya. Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç  Ancak 2. Dünya Savaşı var. Yokluk ve yoksulluk ileri derecede.  Buna rağmen Anadolu’ yu karış karış gezerek 21 ayrı yerde 21 ayrı Köy Enstitüsü kuruyorlar. Hedef Kırk bir köye kırk bin öğretmen yetiştirmektir. Köylünün çocuğunu okutup köyüne bu kez öğretmen olarak göndermektir amaç. Öğrenciler gelirler öğretmenlerinin ve usta öğreticilerin önderliğinde derslik binalarını, yatakhanelerini yemekhanelerini yaparlar. İş atölyelerini,  spor salonlarını yaparlar. Oyun sahaları kurarlar. Müzik ve resim atölyelerini yaparlar. Bağları bahçeleri kurarlar. Bu okullarda üretilen her üründen öğrencilerin gereksinimi olanlar okulda tüketilir veya satılarak okula gelir sağlanır.  

           BİZ BU OKULLARDA OKUMA FIRSATINI NASIL BULDUK? 
           Bizler köyde her bir şeylerden habersiz ilkokulda okurken öğretmenlerimiz bizleri sınavlara götürdüler. Zorlu yazılı ve sözlü sınavlardan geçtikten sonra enstitülerin öğrencisi olduk. Okul bizi tepeden tırnağa giydirdi. Kravat ile tanıştık. Saçlarımızı taradık.  Yatakhane ve yemekhanelerimiz çok iyiydi. Ancak o yıllar zorlu yıllardı. Ulaşım aracı yok. Birçok arkadaşımız uzun yolculuğu yürüyerek yapmak zorundaydı.  
            KÖY ENSTİTÜLERİNDE BİR GÜNÜMÜZ NASIL GEÇİYORDU? 
          Bizler sabahları erkenden uyanırdık. Doğru sınıflara gider ders çalışırdık. Bu sabah etüdüdür. Arkasından Kahvaltı. Dersler. Öğle yemeği ve yine dersler. 
         Öğle sonrası derslerinden sonra serbest spor, oyun, müzik, resim çalışmaları.  
         Kültür derslerimiz çok sıkı idi. Laboratuvar çalışmaları yapardık. Atölye iş derslerimizde demircilik, marangozluk gibi halkın ihtiyacı olan her tür el becerisi edinirdik. Bir köyün öğretmeni okulun ve köylümüzün her şeyi idi. Müzik. Tarım derslerimizde bağ bahçe kurduk  Mesela biz çok asma, kiraz ve vişne, gül bahçesi kurduk. Kümes hayvanlarımız, ineklerimiz vardı. Yöneticilerimiz ve öğretmenlerimiz, teknik elemanlarımız hep bir arada idik. Biz bir aile idik. 
  PEKİ BU GÜZEL PROJE DEVAM EDİYOR MU? 
  Hayır devam etmiyor. Köy Enstitüleri kapatıldı.  
  Bizde azımsanmayacak kadar hain vardır. Bunlar fırsatı bulduğu anda emperyalistlerle birlikte hareket ederek ülkemize zarar vermekten çekinmezler. Köy Enstitülerinin kapatılması da böyle olmuştur. Başta toprak ağaları olmak üzere bir kısım politikacımız bu okulları değişik nedenlerle suçladılar ve kapatılmasını sağladılar. Bu Enstitülerden 8-10 yılda 17500 öğretmen mezun olmuştur, fakat günümüzde dahi etkileri devam etmektedir.   
           Ancak şunu vurgulayalım ki; Mustafa Kemal’ in devrimleri Köy Enstitülerine giden yolu açmış, Köy Enstitüleri de Laik Cumhuriyetin bu günlere gelmesinin temel taşları olmuştur. 
             8-10 yıl açık kalabilen bu okullar Türk Eğitim Tarihindeki onurlu yerini almıştır. 
             Köy Enstitüleri Anadolu Aydınlanmasının yapı taşları olmuştur. 
              Günümüze gelince; çağımızın dijital üretim teknolojini uygulayan KENT ENSTİTÜLERİ ACİLEN KURULMALIDIR” ifadelerine yer verdi.
                                                 

Bakmadan Geçme