CHP Fethiye'den 'Talan Yasası' Tepkisi
CHP Fethiye İlçe Başkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) görüşülmekte olan ve kamuoyunda 'Talan Yasası' olarak bilinen düzenlemeye karşı Fethiye'nin Üzümlü Mahallesi'nde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Basın açıklamasına CHP Muğla İl Başkanı Zekican Balcı, il yöneticileri, Fethiye Belediye Meclis Üyeleri ve çok sayıda partili katıldı. CHP Fethiye İlçe Başkanı Mustafa Koyuncu, söz konusu yasa teklifinin doğaya, üreticiye, tarıma ve yerel halkın yaşam alanlarına büyük zararlar vereceğini vurgulayarak, “Bu yasa, zeytinliklerin, ormanların ve meraların sermayeye açılmasının önünü açmaktadır. Bu nedenle adı ‘Talan Yasası’dır” dedi.
CHP Fethiye İlçe Başkanı yaptığı açıklamada, 16 Haziran’da komisyon süreci başlayan ve “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” adıyla Meclis’e gelen düzenlemenin halktan kaçırılarak hazırlandığını söyledi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “İktidar ve ortakları olan partiler yine halktan yana olmayan, ranttan ve sermayeden yana olan “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile ülkemize, doğamıza, toprağımıza, insanımıza, hayvanlarımıza geri dönüşü olmayacak şekilde zararlar verecek olan bir yasa teklifini yasalaştırma sürecine girmişlerdir.
Talan yasası olarak ifade ettiğimiz bu yasa teklifi, toplumun bilinçlenmesi ve bilgilenmesine, getirisinin ve götürüsünün ne olacağının tartışılmasına fırsat verilmeden, kamuoyu baskısı oluşturulmasının önüne geçilmesi için halktan kaçırılarak, iktidar ve ortakları tarafından bu süreç yönetilmektedir.
16 Haziran’da başlayan bu süreçte talan yasa teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin işleyişi göz ardı edilerek, hızlı bir şekilde komisyona getirilmiştir. Bu yasa teklifi yasalaşırsa en büyük zararı görecek olan üreticilerimizin, köylülerimizin, emekçilerimizin, insanlarımızın meclise girişlerine engel olunmaya çalışılmıştır.
Halkın oyları ile oluşturulan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Ülkemizin gerçek sahibi olan halka kapatılmıştır.
Partimiz, ilgili süreçten en büyük zararı görecek olan üretici ve köylülerimizin yanında olarak meclis komisyonlarına girmelerine yardımcı olmuş ve seslerinin duyurulmasını sağlamıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi ve Fethiye İlçe Örgütü olarak talan yasasına karşıyız. Her zaman vatan topraklarımızın talanına, rastlaştırılmasına, demokrasimizin üzerine oynanan olumsuz iç ve dış projelere, dayatmalara, insanlarımızın sömürülmesine karşı mücadele içinde olduk. Biz kökleri Kurtuluş Savaşı’na dayanan Mustafa Kemal ATATÜRK ve vatanseverler tarafından kurulmuş bir partiyiz. Vatansever insanlarımızla birlikte vatanımız için her türlü mücadeleyi geçmişte de, şimdi de, gelecekte de göze aldık.
Cumhuriyet Halk Partisi Fethiye İlçe Örgütü olarak diyoruz ki; bu talan yasası vatanımızın her bir karış toprağını, yaşam alanlarını kapsamakta, bütün halkımızı ilgilendirmektedir. Bu yasa teklifine karşı mücadele, vatan topraklarımızın talanına karşı bir savunmadır.
Ülkemizde en az 11 farklı rant odaklı alan türü tanımlanabilir. Her kategori, coğrafi olarak Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış durumdadır. Bu alanlar; ormanlar, kıyılar, baraj ve kanal projeleri, enerji santralleri, madenler, yayla-mera, tarım, endüstri, sit/kültürel alanlar, arkeolojik bölgeler ve tarihi adalar. Belli sermaye gruplarına rant sağlayan bu alanlar bir toplumsal mücadele alanı haline gelmiştir.
Fethiye, Muğla’nın en değerli doğal ve turistik ilçelerinden biri olup; Babadağ, Kayaköy, Kelebekler Vadisi, Katrancı Koyu ve Akmaz Plajı gibi zengin doğal alanlara ev sahipliği yapmaktadır. Ancak son yıllarda artan madencilik faaliyetleri bu doğallığı tehdit etmektedir.
Fethiye ve çevresinde birçok maden sahaları özel şirketlere verilmiştir. Bunların büyük çoğunluğu ormanlık alanlar, tarım arazileri ve sit bölgeleri çevresindedir. Özellikle İncirköy, Gökçeovacık, Karacaören, Sahil Koru, Eldirek, civarında yoğunlaşmıştır.
Talan Yasa Teklifi Yasalasırsa;
Doğanın, tarımın ve kırsal yaşamın çok büyük zarar göreceği bir yağma planı devreye sokulacaktır.
Zeytincilik Kanunu’ndan Mera Kanunu’na, Çevre Kanunu’ndan Elektrik Piyasası Kanunu’na kadar pek çok düzenleme, şirketlerin lehine, insanlarımızın aleyhine olacaktır.
Zeytinlikler “taşınabilir” sayılarak maden ve enerji projelerine açılmak istenmektedir.
Zeytinlik, Mera ve Ormanlarda maden çıkarılması izinleri verilebilecektir.
Kamu yararı denilerek mera, tarım ve orman alanlarının özel yatırımlara tahsisi kolaylaştırılacaktır. Mera alanları hayvancılık için vazgeçilmez yerlerdir.
Acele kamulaştırma ile mülk hakkı kısıtlanabilecektir.
ÇED süreçleri işlevsizleştirilmekte, kurumların sessizliği “olumlu görüş” sayılabilecektir.
Yasa gerçekleşirse kaçak tesislere af getirilebilecek, izinsiz yatırımlar yasallaştırılabilecektir.
MAPEG’ne (Maden ve Petrol işleri Genel Müdürlüğü) olağanüstü yetkiler tanınarak, bürokratik denetim mekanizmaları yok edilecektir.
Kurulacak yeni bir “Üst Kurul” eliyle, Cumhurbaşkanlığı nezdinde tüm süreçler merkezileştirilmektedir. Kamu kurumları (Tarım, Çevre vb.) “izin vermese” bile, üst kurul bu kararları geçersiz sayabilecektir.
Maden sahalarında yapılan kontroller sonucunda iyileştirme zorunluğu gerektiren durumlar hafifletilerek şirketler üzerindeki denetimlerin azaltılması söz konusu olabilecektir.
Bu düzenleme yasalaşırsa doğal ve tarım alanlarında tahribat daha da artacak. Yeni ruhsatlar çok kolay verilebilecek. Ormanlar, Meralar, Tarım Alanları, Yeraltı su kaynakları yani bütün doğa kamu yararı adı altında sermayeye devredilebilecektir. Hukuksuz projelere izin verilecek, denetimsizlik kalıcı hale gelecektir.
Zeytinlik alanlarının taşınabileceği aldatmasıyla zeytin ağaçlarının taşınabileceği ifade edilmektedir. Aynı miktarda alanın başka yerlerde tesis edilmesiyle mevcut zeytinliklerin yok edilmesi anlamına gelecektir.
Zeytinlik alanların taşınması mümkün olamayacak kadar zordur. Yüzbinlerce dikili zeytin ağacının oluşturduğu ekosistem, toprağın yapısı, mikrokliması, çevresindeki bitki örtüsü, böcekler, kuşlar ve yerel su döngüsüyle birlikte bütünsel bir varlıktır.
Bu yasa, tarım alanlarının enerji ve maden şirketlerinin ihtiyacına göre "yeniden düzenlenmesini" değil, tümüyle yok edilmesini hedeflemektedir.
Doğaya, Tarıma Saygılı Enerji Politikası Nasıl Olmalıdır?
Enerji politikaları, yalnızca megavat üretmekle değil; toplumun geleceğini, doğanın sürekliliğini ve halkın geçim kaynaklarını nasıl etkilediğiyle değerlendirilmelidir. Bu çerçevede bir ülke için hem madencilik hem de tarım stratejik ve vazgeçilemez sektörlerdir. Ancak bu iki alan, birbirini yok ederek değil; bilimsel, planlı ve toplumsal dengeyle bir arada var olabilir.
Madencilik ise doğası gereği sınırlı, denetimli ve kamu yararını önceleyen bir yapıda olmalıdır. Bugün önerilen yasa, madenciliği halkın ve doğanın önüne geçiren bir araç haline getirmektedir. Bu, yalnızca ekolojik değil; toplumsal bir yıkımdır.”